Yazar | : | Nedim Gürsel |
İsbn | : | 9786051114231 |
Yayın Tarihi | : | Aralık, 2009 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 147 |
Ölçü | : | 14 x 23 cm |
Yayınevi | : | Doğan Kitap |
Fransa'ya 20 Eylül 1971 tarihinde ayak bastığımda, Türkiye henüz Avrupa Birliği'ne aday değildi. Zaten olamazdı da, zira o dönem, daha sonraları "Kopenhag Kriterleri" olarak adlandırılan ölçütlerin hiçbirini karşılamıyordu. Kalkınmakta olan bir ülkeydi; büyük ölçekli bir sanayisi yoktu; ayrıca iletişim araçlarından da yoksundu. Bir tarım ülkesiydi ve piyasanın üzerinde otoriter bir rejim hüküm sürmekteydi. Tuhaf bir şekilde "Komutanlar Muhtırası" olarak adlandırılan 12 Mart 1971 Darbesi, yeni gerçekleşmişti. Demokrasi ve insan hakları açısından tüm tehlikeli sonuçlarıyla birlikte, sıkıyönetim ilan edilmişti: Cadı avları (bundan kastedilen, aydınlar ve sendikacılar da dahil olmak üzere sol görüşlü militanların hapse atılmasıdır), keyfi tutuklamalar, işkenceler, davalar vs. Yirmi yaşındaydım ve Gorki ile Lenin üzerine, Halkın Dostları (bunun pek de o kadar masum bir başlık olmadığını şimdilerde itiraf edebilirim!) isimli bir edebiyat dergisinde yayımlanmış olan bir makalemden dolayı, Sıkıyönetim Mahkemesi'nde hakkımda açılan davada, askeri savcı yedi buçuk yıl hapsimi istemişti. Hayatımın "en güzel çağını" hapishanede geçiremeyeceğim için (düşünün ki, henüz ne Paul Nizan ile ne de onun Aden, Arabistan'ının ilk satırlarıyla tanışmıştım: "Hiç kimse yirmi yaşın, hayatın en güzel çağı olduğunu söyletemezdi bana"), o yılların moda söylemiyle "devrimci mücadelenin yurtdışında ayrılmaz bir parçası olmak için", darbe öncesi reddetmiş olduğum Fransız hükümeti bursunu bu kez kabul ettim.
Özellikle de, zamanında en büyük şairini (Nazım Hikmet) hapse atmış, en büyük romancılarından birini (Sabahattin Ali) öldürtüp ardından Bulgaristan sınırında cesedini yok etmiş bir ülkenin vatandaşı olarak, edebiyat dünyasına bir davayla birlikte giriş yapmam oldukça beklenilen bir durumdu. Ama bir-kaç yıl sonra, Sorbonne Üniversitesi'nde Türk edebiyatı dersleri vermek üzere Fransa'ya yerleştiğimde, "Komutanlar Muhtırası"ndan bile daha feci bir darbenin iki kitabıma ("devletin güvenlik kuvvetlerini tahkir ve tezyif' suçlamasıyla Uzun Sürmüş bir Yaz ve "kamu ahlakına aykırı düştüğü" gerekçesiyle İlk Kadın) yasak getireceğini o sıralar bilemezdim...