Yazar | : | Atilla Dorsay |
İsbn | : | 9754052034 |
Yayın Tarihi | : | Ekim, 1990 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 196 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Altın Kitaplar |
Nostalji' sözcüğünden biraz gına mı geldi? Haklısınız. Öylesine aşırı kullanmaya başladık ki bu sözcüğü!.. Türk aydını, Türk burjuvazisi, sanki bu kavramı yeni keşfetti. Tüm sandıklar açıldı, tüm anılar tozlarından silkelenerek ortalığa saçıldı. Herkes geçmiş günleri, çocukluğunu, gençliğini anımsamaya başladı, "ilk aşklar", ilk yaşam deneyleri, ilk sinemalar, ilk duygusallıklar, ilk kişisel, toplumsal ve siyasal deneyimler ve türlü-çeşitli "ilkler" hikâye edilmeye başlandı. Genelde kolayca unutan, "hatırlamayan" bir toplumduk biz... Eskiden gelen ve bize eskiyi anımsatan şeylere de düşkün değildik, geçmişin düzenli ve yöntemli biçimde korunmasına, saklanmasına da... Eskiden gelen her şeyi, kunt yapıları, ahşap evleri, yeşil alanları ve yüzyıllık ağaçları, sakin kent köşelerini ve doğayla iç içe bir yaşamı, tüm bunları kendi ellerimizle yok etmemiş miydik? "Apartman" yaşamı uğruna bahçeli evlerimizi, gölgeli balkonlarımızı terkedip hep birlikte büyük kentlerin artık neresi olursa orasında yaşamak üzere, tarih boyunca bitmeyen "göç"lerimizi bu yüzyılda da sürekli yeniler olmamış mıydık?
Sonra, evdeki "eski"lerimizi ilk fırsatta, sokaktan ilk geçen eskiciye verip onlardan kurtulmayı pek seven bizler değil miydik? Rahmetli eniştemin kimbilir kaç yıla yayılmış bir müzik sevdasıyla topladığı o 78'lik plakları, yeni-yetmelikten çıktığım ve evimize ilk "pikap"lardan birinin girdiği yıllarda toparlayıp yok fiyatına götürüp okutan ben değil miydim? Yıllar boyu, sandıklarımızda, dolaplarımızda, evimize, kentimizde ve de yurdumuzda eski namına ne varsa onlardan kurtulmaya çalıştık. Padişahlarımız, en önemli antik kalıntıları "eski taşlar" diye niteleyip, koca tapınakların, nerdeyse koca kentlerin olduğu gibi Batı müzelerine taşınmasına cevaz verdiler. Ninelerimizin o binbir göz nuruyla ördükleri örtüleri, yemenileri, köşede-bucakta kalmış ibrikleri, güğümleri, kutuları evlerimizin gündelik yaşamından çıkarıverdik. Eski filmleri yakıp çürütüp yok ettik. Eski plakları, üzerlerindeki sesleri çağdaş sistemlere aktarmayı akıl etmeden kırıp döktük Eski bantları sildik, arşivleri "tarumar" ettik. Koruma sözcüğünün anlamını hiç bilmedik...