Yazar | : | Yusuf Hikmet |
Yayın Tarihi | : | 1934 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 162 |
Ölçü | : | 17 x 24 cm |
Yayınevi | : | Akşam Matbaası |
Osmanlı İmparatorluğu, toprağının alt ve üstü zengin ve dolayısıyla iştihayı calip birçok kısımları muhtevi, büyük araziye malik, Avrupa, Asya ve Afrika arasında en mühim münakale yollarının bazılarına filen ve bazılarına da hukuken sahip, Hilafeti haiz bir Devlet idi; umum nüfusunun yarısına varan ve Devletin hemen bütün yükünü omuzlarında taşıyan Türk unsuru ise emsalsiz mazisi ile sabit olduğu veçhile dünyanın en kabiliyetli milleti idi.
Bütün bunlara bakarak bu İmparatorluğun kuvvetli ve halkının müreffeh ve mes'ut olduğuna hükmetmek lazım gelebilirse de vaziyet bunun büsbütün aksi idi. Zira:
İçtimai, hukuki ve idari bütün düsturlarını 1000 ve küsur senelik tahaccür etmiş esaslara uydurmak mecburiyeti dolayısıyla bu devlet cihanın terakkiyatını ancak uzaktan takip edebiliyordu.
Bilhassa bu yüzden kapitülasyon belasını üzerinden atamıyordu; kapitülasyonların iktisadi mahiyette olanları memlekette ziraatın bir kısmını ve hemen bütün sanayii öldürmüş idiler ve onların yeniden canlanmasına imkân bırakmıyorlardı. Bu sebeple memleket te devlet te fakir kalmaya mahkûm idi, hiçbir işi kendi gücü ile yapmaya kadir olamıyordu, ya büsbütün iptidai bir halde kalmaya yahut tek tük hizmet ve imar işlerini ezici şartlarla tedarik edilen ecnebi parası ile yapmaya ve hatta hemen daima bu gibi işleri ecnebilere yaptırmaya mecbur idi. Bu fakirlik ve mütemadi fakirleşme mutat veçhile ahlakı bozmakta ve idarede suiistimallerin önüne geçmeye mani olamamakta idi. Bundan maada ecnebilerin, yerlilerin verdikleri vergileri vermemeleri, hem yerli unsuru gittikçe eziyor ve iktisadi hayatta felce uğratıyor…