Yazar | : | Zühtü Bayar, Günel Altıntaş |
Yayın Tarihi | : | Mayıs, 1974 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 127 |
Ölçü | : | 12 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Soyut Yayınları |
Bahsi Geçen | : | Nazım Hikmet Ran |
Hayır, yazamam, şimdi olmaz, rica ederim. Bırakın benim için bütünüyle ölsün, yoksa daha önce, altmış yaşındaki bu delikanlı, bu sarışın boğa, ne hapisanenin, ne hastalığın, ne yaşın etkileyebildiği bu insan içimde terütaze yaşadıkça hiç bir şey yazamam. Şimdi olmaz. Daha sonra, Söz veriyorum size. Yazacağım, hatta bu dergide, daha başka bir konu üzerinde: Ölümünden değil, yaşamından söz edeceğim. Pentecôte yortusu için sayfiyeye giderken cumartesi sabahı satın aldığım Znamia dergisinin son sayısını da götürmüştüm. Dergide Nazım'ın Les Romantiques (Romantikler) adlı romanının son bölümü vardı. Yortu sırasında herkes onun değil, Papa XXIII. Jean'ın ölümünü bekliyordu. Her saat, radyoların başında. Ve pazartesi sabahı Papa daha yaşıyordu... Nazım'a gelince, hiç bir şey bizi uyarmamıştı, can çekişmedi, şöyle ayakta, bir merdiveni çıkarken, ansızın ölüverdi. Yaşarken öldü. Bir ağaç gibi devrildi. Bırakın da benim için bütünüyle ölsün. O zaman yazarım derginize. Burada yazarım, belki gelecek ay, yaza kadar
İzin verin. Bundan on sekiz yıl önce hapisanede, büyük Türk mistiği Mevlana Celaleddin ya da İranlı Ömer Hayyam gibi rübai biçiminde yazdığı şu dört mısraın bir kehanet olmaktan çıktıklarını anlayacak kadar vakit bırakın bana:
"Paydos diyecek bize bir gün tabiat anamız.
Gülmek, ağlamak bitti çocuğum…
Ve tekrar uçsuz bucaksız başlayacak:
görmeyen, konuşmayan, düşünmeyen hayat...'
Yortunun pazartesi günü, sabah, onun düşüşünden hemen bir iki saat sonra, telefon. Nazım. Ey ölüm, günümüzde ne de hızlı gidiyorsun! İki saat bile geçmeden bütün Avrupa'yı geçmiş, beni aramış. Yvelines'lerin evinde bulmuş, yüreğime işlemiştin, ey ölüm, telefonla gelen, görünmeyen, düşünülmeyen, daha bir sözcükten, bir addan başka bir şey olmayan ölüm ve hayır diyorum, Nazım olamaz. Evet. O. Nazım... Ta kendisi, başkası değil. Bütün insanlar gibi o da. Ve şiirindeki bir çocuğu ansıdım:
"Recep, damdan düşer gibi karıştı söze… "