Yazar | : | Hikmet Bayur |
İsbn | : | 9751601290 |
Yayın Tarihi | : | 1989 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 396 |
Ölçü | : | 16,5 x 23,5 cm |
Yayınevi | : | Türk Tarih Kurumu |
Cumhuriyetimizin ellinci yılında beliren bir takım karanlıklar içinde bulunduğumuz şu sıralarda Türklüğün geçmişine bir göz atarak onun en acı anlarda mucizeler yaratmak ve dünyanın gidişini değiştirmek gücünde olduğunu, içeride umutsuzluğa kapılabileceklere ve dışarıda yakın sayılabilecek bir geçmişi unutup Türkiye'yi aşağı yukarı yok sayarak siyasal alanda dümen kullanmaya eğilim gösterecek olanlarla bilinçsiz umutlara dalacaklara hatırlatmak istedik. Birinci bölümde Batı Türklüğünün kültürel bakımdan XVIII. yüzyılın sonlarına nasıl bir durumda getirilmiş olduğunu göstermeğe çalıştık. Osmanlı devletine geri kalmış bir devlet diye bakılmaktadır. Bu eksik bir görüştür. O, hem geri kalmıştır, hem de geri götürülmüştür. Basımevlerinin üç yüzyıl kadar Müslümanların yararına açtırılmaması geri bırakıcı tutumların en önemlisidir. Bundan Fatih başta olarak III üncü Ahmed'e değin bütün Padişahlar sorumludur. II nci Bayezid'in XV inci yüzyılın sonlarında Yahudiler' e Türkçe ve Arapça kitap basmamak koşuluyla basımevi işletmeye izin vermesi devletin temel g*ünü teşkil eden Müslümanları kültürel bakımdan Yahudi ve Hıristiyanlar karşısında geri bırakmaya varıyordu kil, bu yüzden doğan geriliği gidermek için yüzyıllar geçecektir. Fatih ve Kanuni'nin medreselerine koydukları "hikmet" derslerini 2 birer ikişer programlardan çıkartan, onların yerine fıkıh ve usulü fıkıh gibi derslerin saatlerini çoğaltanlar ve bu işte dini bir bahane olarak kullananlar ise devleti geri götürmüşlerdir. O kez ki XVIII inci yüzyılın sonlarında vaktiyle Ali Kuşcu ve Piri Reis gibi bilginlerin bilim saçtıkları Osmanlı'da kültür aşağı yukarı aynı biçimde gerilemekte olan Buhara'daki düzeye düşmüştür.