Her zaman, nereye gidersem gideyim kendimi hep İzmirli olarak kabul ettim. Küçük yaşta İstanbul'la tanıştım. Ülkemizin kalbinin de orası olduğunu kısa sürede öğrendim ve içime sindirdim. Güzellikleriyle ve ihtişamıyla tanıştım. Tarihi, kültürü ve o insan mozaiğiyle beraber yaşadım ve yoğruldum. İstanbulsuz bir Türkiye'nin de düşünülemeyeceğini kavradım ve benimsedim. İstanbul'dan hiç kopmadım, kopamadım. İstanbul'u her zaman sevdim, özledim ve bu şehre alışanların da memleketlerine dönebilmelerinin zorluğunu daha iyi hissetme, daha iyi görebilme imkânına sahip oldum. Mutlu olduğum sevdiğim bir yerde yaşarken başka bir şehrin beni çağırmasının, kendini özletmesinin sebeplerini de hep arayıp durdum. Yıllar sonra, altmış beş milyona ulaşan bu sevgi yumağının kafamda yer etmiş İstanbul imajını çok değiştirdiğini ve belki de yok edebileceğini görmeğe başladım. Önce bu muhteşem şehirle nasıl tanıştığımı, nasıl âşık olduğumu düşünmeğe başladım. Gelin! Bir İzmirli, bir taşralı olarak İstanbul'u ve onun bir kültür ocağı olan Galatasaray'ını beraber dolaşalım, beraber tanıyalım, beraberce sevelim dedim. Kim bilir? Belki de bu gezinti sırasında güzellikleri ölümsüzleştirecek yollar da karşımıza çıkar düşüncesiyle bu kitabı yazmaya karar verdim.

---