| Yazar | : | Fatma Aliye |
| İsbn | : | 9758724053 |
| Yayın Tarihi | : | Eylül, 2005 |
| Dil | : | Türkçe |
| Sayfa Sayısı | : | 126 |
| Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
| Yayınevi | : | Selis Kitaplar |
Mehtabın aksiyle cilalı bir ayna sureti alan havuza mermerden, somakiden sanatkârane nakşedilmiş şadırvandan dökülen suları, kamerin on dördüncü geceki aydınlık ve parlaklığı, elektrik ile aydınlatılan fıskiyelerden daha latif bir halde süsleyip aydınlatmıştı. Şam'ın en güzel binalarından biri olan bu konağın geniş mermer avlusu gündüze yakın bir surette yahut şafaktan parlak bir haldeydi. O geniş mermer zeminin ötesinde berisinde, bahçe çimenleri arasında çiçek mahalleri gibi bırakılan yerlerdeki gül ve ful ağaçları bazı yerlere gölgeler yahut beyaz zemin üzerine bulut gibi lekeler vermekte, arz semayı, sema zemini andırmakta, ağaçların diplerindeki bahçeciklerde bulunan çiçeklerin rayihaları gül ve ful kokularına karışarak gökten nurlar yağmakta, yerden nefis rayihalar yayılmaktaydı. Havuzun başında sandalye üzerine yaslanmış bir genç kadın, hem şu güzelliğe hayran, hem de sohbet meclisinde konuşuyordu. Konuşulanlar şöyleydi:
- Sitti (hanım) Bedia bu geceye davetli değil mi acaba?
- Davetlidir, dün gördüm, gelecekti.
- Ne beyhude söz! Çalmayacağını bilmez misin?
- Evet ama ben onun yerinde olsam pek ala çalarım. Onun bu halini doğrusu anlamıyorum.
- Anlamayacak ne var? Kendisini çalgıcı haline koymaktan korkuyor demek.
- Bu ne kendini beğenmişlik!
- Ben öyle diyemem! Biz bize iken udunu hepimize dinletiyor. Düğünde ve gecelerde çalmamak ile böyle bir hüküm verilmek icap eder mi? sözleri oluyordu.
İçlerinden biri:
- İşte geliyor! dedi.
Avlunun ta öbür ucundan gelen üç kişi o tarafa doğru yol almakta, bir iki zenciye cariye de, çarşafları almak üzere onları takip etmekteydi. Genç kadınlar hep birden kalktılar.