Dengesiz padişah yine cariyeleri, annesi ve sütanası ile Saray'ın kuytu bir dairesine kapatıldı. Birkaç gün içinde Taht'a çıkıp, indirildiğini bile anlamayacak kadar zekâsı yoktu. Bütün bu olaylar devam ederken, gerek vezirlerin elini öpmesini, gerekse mahpus bulunduğu dairenin parmaklıklarını aynı ilgisizlikle, gülümseyerek karşılıyordu. Saray'da bu değişiklikler devam ederken Halil Paşa, Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem olarak İran sınırında Türk Ordusunu yönetiyordu. Şah Abbas üzerinde elde ettiği bazı avantajlar ile bir mütareke imzalanmasını uygun gördü. İstanbul'a çağrıldığı ve Padişah elinden mühürleri alarak onu tekrar Kaptan-ı Deryalığa atadı. Amcasını tahta çıkardığı ve üç ay müddetle Padişahlık yapmasına müsaade ettiği için II. Osman, Halil Paşa'yı cezalandırmış oluyordu. Yerine Öküz Kara Mehmet Paşa Sadrazam olarak atandı ise de önemli bir iş yapamadığından birkaç aylık bir denemeden sonra azledildi ve yerine Tunus Beylerbeyinin oğlu Güzelce Ali Paşa getirildi. Güzelce Ali Paşa, Ege adalarından İstanköy'de doğmuştu. Yakışıklılığı, dehası, hitabet kabiliyeti ve entrika çevirme özelliğine sahipti; aslen Rum olduğu söylenmektedir; denizciliğe karşı da özel bir istidadı bulunduğu bilinirdi. Devlet hizmetinde derece derece yükselmiş, bir ara Kıbrıs valiliğinde bulunmuş ve deniz savaşlarında Türklere çok yararları dokunmuştu. İstanbul'a getirdiği ve dolayısıyla Padişahın ve Donanmanın hazinesini zenginleştiren ganimetleri ve tutsakları sayesinde halk arasında büyük bir şöhret yapmıştı; zarafeti, nezaketi, yakışıklılığı ve ustaca yürüttüğü dalkavukluğu ile genç Hükümdarın kalbini kazanmasını bilmişti. II. Osman, bütün rakiplerini sürmesi için yeni Sadrazama izin verdi. Eski Sadrazam Öküz Mehmet Paşa, bütün serveti elinden alınmış olarak Suriye'de hayatının son günlerini yaşamaya mahkûm edildi; iki hükümdarın Taht'tan indirilmesine ve çıkmasına karışan Kızlarağası, geldiği yer olan Habeşistan'a sürülerek entrikalarının cezasını çekmeye yollandı...

---