Zülfü Livaneli'nin dediği gibi "insanların hayatında sayısız günler vardır, bu günlerden bazıları, 'üstünden yıllar geçse de' unutulmaz, yani 'tarih' olur!" Yatağanbaba olarak ben, o "tarihi günlerimden biri"ni yaşıyorum şu an. Çünkü "Türk Milleti'nin Büyük Evladı" Barış Manço ile ilgili bir kitaba imza atmış bulunuyorum. İmza attığım bu kitap; vefatının ardından ona yaptığımız kalleşliğe ve vefasızlığa bir protesto ve Barış Manço'dan da "özür" dilemedir! Bu kitaptaki bir yazım, "kul hakkı tanımaz" haram yiyiciler tarafından dünyada 400'ün üstünde gazete, site, radyo ve dergide yayınlanmış, fakat "malın sahibi"ne atıf yapılmamıştır. Milyara yakın insanın kitabımdaki konulardan haberi olmuş ama "Yatağanbaba'dan, malın sahibinden" olmamıştır. Bu "korsan" adındaki aç köpekleredir sözüm: "Altına kendi imzanızı attığınız yazıların" gerçek sahibi geldi! Sizi mahkemeye verip "4 trilyon" tutan telif hakkımı almak var ama yapamıyorum. Çünkü arada Barış Manço'nun hatırı var. Korsan morsan, yaptığınız yayınlarla milyara yakın insanın "anlattığım olaydan" haberi oldu. O bakımdan sizi mahkemeye vermiyorum ama "hakkımı da helal etmiyorum!" Sizi önce "Allah"a, sonra da "sütünüze" havale ediyorum! Yazının bana ait olduğunu bilmeden bunu yapan ama bir biçimde bunu öğrenip "özür dileyenlerin tamamını" affedip "hakkımı helal ettim" ama "uyarı mektubu gönderdiğim halde" benden özür dilemeyen ve gerekli düzeltmeyi yapmayanlar da oldu…

---