Yazar | : | Ahmet Hamdi Tanpınar |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 144 |
Ölçü | : | 14 x 20 cm |
Yayınevi | : | Semih Lütfi Erciyas |
Bahsi Geçen | : | M. Tevfik Fikret |
Fikret'in sanatını ve bu sanatın cemiyet içinde ve şiirimizin tarihinde oynadığı rolü kısaca işaret etmekten başka bir gayesi olmayan bu küçük tecrübeye onun hayatıyla başlamak ve onu hiç olmazsa en yakın muhitiyle beraber göstermek şüphesiz daha iyi olurdu.
Fakat o zaman büyük bir kitap yazmak lazım gelecekti.
Hâlbuki bu mütevazı sahifeler sadece bir antolojiye methal teşkil etmek için yazılmıştır. Zaten bu şair için yapılan bütün çalışmalar daha ziyade bir biyografi mahiyetinde kaldığı için okuyucuların bu husustaki eksikliği kolayca tamamlamaları kabildir.
Daha evvel söyleyeyim ki Fikret benim için bir şairden ziyade bir kahramandır. Sanatı eski bulunabilir. İhmal edilebilir, okunur, okunmaz, fakat talihin kendisine nasip ettiği büyük rolü unutulamaz. Fikret, bir devrin manevi tarihine kendi karakterinin mührünü basabilmek için en müsait şartları bulmuştur. Eserini vermeğe başladığı zaman edebiyatımız adeta bomboştu. Eski tarz, bir iki beyhude canlanma tecrübesine rağmen can çekişiyordu. Kendisinden evvel yeniliği başaran neslin en kuvvetli şahsiyeti olan Namık Kemal ölmüş, yeri boş kalmış, Hamid'le Recaizade Ekrem asıl eserlerini vermişler, yapacaklarını yapmışlardı. Kendisi ile işe başlayan diğer Servetifünun şairlerine gelince onlar, yeni bir eserin geniş bir tabaka tarafından derhal anlaşılması ve benimsenilmesi için elzem olan ruh kudretinden ve büyük cazibeden mahrumdular. Ayrıca Fikret mizaç, terbiye, muhit itibariyle de tesadüfün kendisini seçmiş olduğu vazifeye müsait bir hilkatte idi. Küçük fakat müreffeh bir memur ailesinin çocuğuydu, yani memlekette hükümdar nüfuzuna karşı aşağı yukarı otuz kırk seneden beri aksülamel yapan ve yavaş yavaş sınıfsız bir cemiyette, biricik söz sahibi olmak istidadını gösteren bir tabakadandı. Galatasaray'da okumuştu. Garp iştiyakı vardı. Görülüyor ki bütün şartlar onun lehinde idi fakat o da şartların bu lütfuna layık olmanın kudretini kendisinde buldu. Talihin kendisi için hazırladığı imkânları çabuk farketti hatta mizacının zaaflarını bile ona göre terbiye etti. İnzivasını bir nevi peygamberane uzlet, çabuk darılıcı mizacını istiğna, hayat ve fiil âlemindeki kabiliyetsizliğini yüksek bir mukavemet şekline soktu...