Yazar | : | Yrd. Doç. Dr. Davut Kılıç |
İsbn | : | 9789751620744 |
Yayın Tarihi | : | 2008 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 422 |
Ölçü | : | 16 x 23,5 cm |
Yayınevi | : | Atatürk Araştırma Merkezi |
Türk Ermeni münasebetlerini, Ermenilerin bugün anayurt olarak ileri sürdükleri bölgeye gelişine kadar geri götürmek mümkündür. Ama teşkilatlanmış siyasi güç olarak Büyük Selçukluların kuruluş yıllarından beri Ermenilerle doğrudan bir birliktelik söz konusudur. Türkler, bu çerçevede Ermeni grup ve alt gruplarını etkilemiş, tabi olarak kendileri de bu münasebetlerden kısmen etkilenmiştir.
Hıristiyan dünyasında Katolik Kilisesi hariç Antakya, Kudüs, İskenderiye, İstanbul ve Doğu kiliseleri uzun dönem Osmanlı devletinin yönetimi altında kalmıştır. Osmanlı yönetiminin geliştirdiği dini ve hukuki politikaların temelinde İslam hukuku ve önceki İslam devletlerinin uyguladıkları gelenekler vardır. Dünyanın hiçbir yerinde hâkim unsur dışında kalan azınlıklara geniş ölçüde hayat hakkı tanınmamış, ancak İslam dünyasında yaşayan gayrimüslimlerin dini ve kültürel hakları, şahıs ve mal varlıkları, önemli ölçüde korunmuştur. Osmanlı yönetimi, tebaası olan gayrimüslimlerin kendi içlerinde mezhebi ve etnik aidiyetlerine bağlı olarak, sınırları belli ölçüler içerisinde teşkilatlanmalarına müsaade etmiş, bu durum ilerleyen zaman diliminde daha da gelişerek millet sisteminin kurumlaşmasına neden olmuştur.
Osmanlı idaresinde "millet"i yöneten dini hiyerarşi, kendi cemaatinin yalnızca din, eğitim ve yardımlaşma konularını desteklemekle kalmıyor, evlenme, boşanma ve miras gibi kişisel konuları da denetliyordu. Bir gayrimüslim ile bir Müslüman aynı devlet içerisinde aynı hükümdarın saltanatı altında yan yana yaşıyorlardı. Bu durum dört yüzyıl boyunca devam etti. Ancak Avrupa'da eğitim görmüş bir kısım aydının çabalarıyla ruhbanın denetimindeki cemaatin idaresini dünyevileştirme gayreti başladı. Bu çabaların bir sonuca ulaşması İstanbul Ermeni Patrikhanesinin bir başka dikkat çekici tarihi yönünü ortaya koyacaktır.
Ermeniler, pek çok sempozyum ve kongrenin konusu olmuş, haklarında çok çeşitli eserler yazılmıştır. Ancak bu çalışmaların büyük bir çoğunluğunu siyasi tarih içerikli çalışmalar oluşturmaktadır,