Yazar | : | Nedim Gürsel |
İsbn | : | 9755102736 |
Yayın Tarihi | : | 1991 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 111 |
Ölçü | : | 12,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Can Yayınları |
Her gece, durakta son tramvayı beklerken gün boyu müzelerini gezdiği, kahvelerinde oturup caddelerinin kalabalığına karıştığı kentin birden ıssızlaştığını, kirpi gibi büzülüp kabuğuna çekildiğini düşünüyor. Işıklar da sönüyor teker teker. Önce evlerin; sonra barların ışıkları. Kanalda sular kararırken el ayak çekiliyor sokaklardan. Ne istasyondan boşalan kalabalık var artık, ne de araba selinin uğultusu. Bisikletler de görünmüyor ortalıkta. Yukarıdan vuran neonların altında son tramvayı bekliyor. Kimi zaman yaşlı bir adam oluyor yanında, kimi zaman gece vardiyasından dönen birkaç işçi. Bazan da durağın kanepesinde kucak kucağa oturan bir çift. Tramvay gelinceye dek öpüşüyorlar, birbirlerine kenetlenmiş, ağız ağıza öpüşüyorlar soluk bile almadan. Az önce, vitrinin loş ışığında görüp beğendiği kadının ağzını anımsıyor; ona kendini vermeden, hatta doğru dürüst soyunmadan yanına uzanan kadının, dilini dilinde, sıcak soluğunu teninde duymadığı, hiçbir yakınlık kurmadığı kadının işini bir an önce bitirmek isteyen ağzını görüyor aynada. Tramvay durağa gelmeden ışığı kanalın suyuna vuruyor. Sarı ışık bulanık suyun yeşilinde kayıp gidiyor raylarda tekerlekler dönerken. Son vagona binmeden önce bir kez daha bakıyor kanala. Kaldığı otelin dik merdivenlerinden çıkılan en üst kattaki odası aklına geliyor. Yatak, lavabo, kirli duvarlar. Kanala bakan pencerenin önünde küçük bir masa. Ve masada darmadağın bıraktığı kâğıtlar.
Her gece; son tramvayın en arkadaki vagonuna oturmuş pencereden dışarıya bakarken, gün boyu parklarında dolaştığı, kanallarını bir uçtan bir uca arşınladığı, köprülerinden geçip 1okantalarında yemek yediği kentin tuğla duvarlı evlerini, karanlık pencerelerin iki yana açılmış tahta kepenklerini, bazı dar cepheli eski yapılardaki kabartma yontuları görüyor. Gecenin daha erken bir saatinde evlerde ışıklar yanarken bu kör pencerelerin berisindeki sıcak, aydınlık yaşamı, televizyonlarının karşısında oturup dünyadaki tüm acıları, yoksullukları, işkence ve haksızlıkları izleyen insanların rahatlığını düşünüyor. Onlardan biri olmadığına hayıflanıyor önce…