Yazar | : | Nadir Nadi |
Yayın Tarihi | : | Kasım, 1974 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 193 |
Ölçü | : | 12 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Çağdaş Yayınları |
Bizim yazınımızda (edebiyatımızda) yeni yeni görülmeye başlayan "deneme" türü, insanı ve doğayı özgürce tanımayı, toplumsal önyargılardan, dogmalardan bağımsızlığı, kendini pek yürekle ele almayı, aklın ışığından başka yol gösterici tanımamayı, kendine insanlardan biri diye bakmayı, alçak gönüllülüğü, kişioğlunun hangi durumda olursa olsun bir hamurdan yapıldığı inancına dayanan bir insancıllığı ve kuşkusuz halkça konuşmayı gerektirir. Şimdi ikinci baskısı yapılan "Sokakta Gürültü Var"ı yıllar önce okuduğum zaman, onda bu özellikleri bulmuş ve onu yazınımızın bir kazancı diye benimseyerek sevmiştim. Bu ikinci baskıya bir önsöz yazmak işini sevinerek üstlenirken, kesinlemelere gitmeden, yine deneme türünün yaklaşımı içinde kalarak ve kimi karşılaştırmalara girişerek, bizde deneme türünün ve genellikle düzyazının gecikişi nedenleri üzerinde durmak istiyorum. Böylece elimizdeki kitabın tarihsel oluşum içindeki yerini ve değerini daha iyi belirteceğim sanısı içindeyim.
Yukarıda deneme türünün kendimce sıraladığım özelliklerini kişiliğinde toplamış birini göstermek gerekirse, bunun Sokrates olduğunu söylemekte büyük bir yanılma olmayacağını sanıyorum. Gerçi, Sokrates'in elimizde hiç bir yazısı yoktur, yazmadığını, sadece konuştuğunu biliyoruz. Ama ünlü Fransız denemecisi Alain'in (1868 -1951) kitabı için yazdığı bir yazıda André Maurois da, "Sokrates ölmedi" demekle, onun, aklı ve bilgiyi, süsten arınmış, halkça bir dille ortaya atış özelliğini dile getirmektedir. Montaigne'in (1533 - 1592) denemelerini Türkçeye çeviren Sabahattin Eyuboğlu'nun, yazdığı önsözlerden birinde, "Denemeler KENDİNİ TANI düsturunun bütün bir ömre uygulanmasıdır. Bu bakımdan Montaigne, Sokrates'i, Platon'dan daha iyi anlamış sayılabilir" diyerek André Maurois'nın benzetmesine yönelmesi bir rastlantı değildir. Çağdaşımız olan Alain'i şimdilik bir yana bırakırsak, Montaigne'in içinde bulunduğu koşullara bir göz atmak, bize, bizim yazınımızın gelişim niteliklerini anlamakta kimi ipuçları verebilecektir ki, bundan, elimizdeki kitapla ilişkiyi yitirmeden, birtakım sonuçlara varabileceğimizi umuyorum...
Melih Cevdet Anday