Yazar | : | Atilla Dorsay |
İsbn | : | 9789751412638 |
Yayın Tarihi | : | Nisan, 2008 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 365 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Remzi Kitabevi |
İnsanlarla konuşmayı hep sevdim, aslında içedönük bir kişiliğim olmasına karşın... Okuldayken (Galatasaray, Mimar Sinan Üniversitesi) konuşma yeteneğim sayesinde tartışmalarda, sunumlarda, yönetimle pazarlıklarda hep ön planda olurdum. Kalabalık karşısında konuşmaya ise özellikle yıllar süren tercüman-rehberlik çalışmalarımda alıştım ve bu konuda tümüyle rahatladım. Eee, yıllar boyu, üç dilde kırk çeşit halka Anadolu'nun güzelliklerini, üstelik gerçek tarih ve arkeoloji bilgisine dayanan bir sunumla tanıtmak ve gün, hatta gece boyu onlarla söyleşmek zorunda kalırsanız, konuşma sorunlarınız varsa bile çözümleniyor!..
İnsanlarla, konumuz çerçevesinde ünlülerle konuşmakta da aynı biçimde zorlanmadım. Çünkü bu konuşmalar özellikle, çocuk yaştan beri tutkunu olduğum bir konunun, sinemanın alanında olacaktı, oluyordu. Cumhuriyet'te başladığım ilk yıllarda (60'ların sonları), ülkemize gelen Agnes Varda'dan Alain Robbe-Grillet'ye, Pier Paolo Pasolini'den Alberto Lattuada'ya Avrupa sinemasının ünlüleriyle konuşma olanağım oldu ve bunu iyi kullandım. İlk Cannes Festivalim olan 1970 Şenliği'nde ise tam bir şaşkındım. Neredeyse bir turist gibi gelmiştim, bir teybim yoktu, fotoğraf makinem ise hayli ilkeldi. Ama William Wyler gibi bir çınara yanaşıp konuşma yapmayı da becermiştim. (Anılan tüm bu konuşmalar, yıllar önce -tam olarak 1986'da- çıkan Yüzyüze adlı kitabımda yer almıştır.)
Hitchcock'tan Aldığım Ders
Ama asıl büyük devrim, ikinci kez gittiğim Cannes 1972'de gerçekleşti. Bu kez yanımda Arda Uskan gibi yazılarıyla olduğu kadar, fotoğrafçılıkta da usta bir gazeteci vardı. Ondan da cesaret alarak, deyim yerindeyse her bulduğumuza saldırdık: John Huston'dan Sergio Leone ye kadar Ve sanki birlikte Cannes fethettik…