Osmanlı İmparatorluğu'nun dördüncü başkenti İstanbul, Büyük Türk Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet tarafından 7453 yılında fethedildikten sonra, süratle Türk mimarisinin, güzel sanatlarının birbirinden güzel eserleriyle donatılmış, her yönüyle bir Türk-İslam şehri durumuna getirilmiştir. Mimar Sinan, şehrin görünüşünü değiştirmiş, adeta bir kubbeler, minareler şehri yaratmıştır. Avrupa'yla Asya'yı birleştiren bu talihli, müstesna şehir; Boğaziçi'nin şiirimsi güzelliğiyle kucakladığı Türk medeniyetinin şaheserleriyle bütünleşmiş, insanlık âleminin büyük alakasını çekmiş, Türklerin dostları kadar düşmanlarının da çok olmasına yol açmıştır. İstanbul, önce minyatür yapan nakkaşlarımızın fırçalarında, kalemlerinde ölümsüzleşmiştir. Sonra Batılı gezginlerin, diplomatların, Sanatçıların yoğun alakasıyla karşı karşıya kalmıştır. Batılı gravürcüler, suluboya ve yağlıboya ressamları bol bol İstanbul resmi yaparak ülkelerine dönmüşlerdir. Bu oryantalist ressamlar, İstanbul'un eşsiz güzellikleri sayesinde ün yapmışlar, ünlü olanları da ünlerine ün katmışlardır. Osmanlı Sultanlarının takdirine mazhar olanlar ise sarayda görevlendirilmişler, Osmanlı saraylarını süsleyen değerli eserler vücuda getirmişlerdir. XIX. yüzyılda Batı tesirinde Türk resminin ortaya çıkışıyla birlikte Türk ressamları da ilk konu olarak İstanbul'un eşsiz güzelliklerini ele almışlardır. Bu temayül, Cumhuriyet dönemi ressamlarında da artarak sürdürülmüş, birçok ressamımız İstanbul'la ilgili eserler vermiştir. Öyle ki; İstanbul konulu resimlerin tamamı bastırılmak istenirse en azından on cilt kitap yayımlamak gerekecektir. "1993 İstanbul Yılı" dolayısıyla Türk ressamlarının İstanbul'la ilgili eserlerinden bir bölümünün bir kitapta toplanması düşünülmüş, hazırlanan kitap 1994 yılında Bakanlığımızca yayımlanmıştır. Gördüğü büyük ilgi üzerine, kitabın mevcudu kısa zamanda tükenmiştir. Kitabın yeni baskısını, sanatsever milletimizin istifadesine arz ederken, tablosu yayımlanan ressamlardan hayatta olmayanları saygıyla anıyor, yaşayanlara teşekkür ediyoruz.

---