Yazar | : | Andrew Wheatcroft |
İsbn | : | 9754056005 |
Yayın Tarihi | : | Şubat, 1996 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 206 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Altın Kitaplar |
Bu kitap Osmanlı İmparatorluğu'nun genel bir tarihi değildir; Lord Kinross ve Alan Palmer böyle bir çalışmayı daha önce yapmışlardır. Ben burada diplomasi inceliklerine, uluslararası politikaların ve Osmanlı siyasetinin karmaşıklığına ya da Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik durumuna girecek değilim. Bu kitap daha çok, Osmanlılık fikrine ve bunun Batı'da ne yazık ki gerçeklikten nasıl ayrıldığına ilişkindir. Belki de, Bernard Lewis'in The Muslim Discovery of Europe (Avrupa'nın Müslümanlarca Keşfi) adlı kitabında geliştirdiği çizgiye uyarak, Osmanlıların Batı'yı yanlış anlamalarını ele alan buna benzer bir kitap da yazılabilirdi.
Bu kitapta Osmanlıların kendileri hakkındaki düşüncelerinden çok, Batılıların görüşlerini izledim. Bu, Batı'nın Doğu'dan üstünlüğüne inandığımdan değildir. Böyle olması, kısmen Giriş bölümünde belirtilen kaynak sorunundan ileri geldiği gibi, kısmen de Türk olmadığım için olaylara hem zaman, hem de kültür açısından belli bir uzaklıktan, başka bir deyişle, "çifte peçe" ardından bakmamdan kaynaklanmaktadır. Ben konuya, son bölümünde Urquhart'ın en iyi şekilde dile getirdiği gibi, şaşkınlık ve hayranlıkla yaklaşmışımdır.
Kitabı tamamladıktan sonra iki çok değişik ekleme yapma ihtiyacı duydum. Biri bir kitapla ilgilidir. Billie Melman'ın Women's Orients: English Women and the Middle East (Kadınların Doğu İncileri: İngiliz Kadınlan ve Ortadoğu) adlı kitabı elime ancak şöyle bir göz gezdirebileceğim kadar geç geçti. O günden sonra daha dikkatle okudum ve bu kitabın 7'nci bölümünün fikirleriyle ilgilenenlerin, o eserin 2'nci kısmını benim kadar yararlı bulacaklarından eminim. Billie Melman konulara başka bir perspektiften yaklaşmakta ve pek çok kaynağı analiz etmektedir. Sonuç olarak ortaya gerçekten önemli ve özgün bir eser çıkmıştır.
İkinci konu ise Avrupa'da soykırımın yeniden doğuşudur. Son bölümünde, "Osmanlılarla Avrupa ve Türklerle Batı arasındaki ilişki sürekli olarak değişmekte ve yeniden biçimlenmektedir" diye yazdığımda, bugün Bosna'da olduğu gibi o eski Balkan nefretinin su yüzüne çıkması ya da Solingen gibi sakin ve gelenekçi bir Alman kentinde Türk işçi ailelerinin Neo-Naziler tarafından yakılarak öldürülmeleri düşünülemezdi...