Yazar | : | Doğu Perinçek |
Yayın Tarihi | : | Eylül, 1986 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 313 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Kaynak Yayınları |
Toplumumuzun tarihsel gelişmesinde iki önemli sıçrama görülüyor. Birincisi, özel mülkiyete, uygarlığa, devlete sıçramadır. Bu olay, kökleri M.Ö. 1000 yıllarına kadar uzanan ağır bir gelişme sonucu, özellikle 11. - 14. yüzyıl arasında gerçekleşmiştir. İkinci sıçrama, millete ve demokrasiye doğrudur. 19. yüzyıldan başlatabileceğimiz bu büyük değişmenin hala içinde yaşıyoruz. Yüzyıllık birikim ve olgunlaşan çelişmeler, 2000'lere bu büyük tarihsel atılımı esas olarak tamamlayarak gireceğimize işaret ediyor.
Eskiden beri toplumsal gelişmemizin bu iki büyük sıçramasına merak duydum. Uygarlığa ve devlete geçiş sorunsalına "Bozkurt Efsaneleri ve Gerçek" te değinmiştim. İlk büyük sıçramayı çok genel çizgilerle tahlil eden ve özetin de özeti olan bu çalışma, geriye birçok sorun ve derinleştirilecek nokta bırakmıştı.
İkinci büyük sıçramanın incelemesine ise, konuyla ilgili yaygın olarak bilinen yerli ve batılı doktrin yanında, Türkiye'de yayınlanma olanağına bile kavuşmamış Marksist doktrini özetleyerek başladım. "Kemalist Devrim", önsözünde de belirtildiği gibi, aslında Marksist doktrinin Türk Devrimi üzerine tahlillerinin bir polemik ekseninde toparlanmasıydı. Bulduğum malzeme, ayrıca Aydınlık yayınları tarafından Lenin, Stalin, Mao ve Dimitrov'dan derlenmiş bir kitap olarak, "Türkiye Üzerine" başlığıyla yayınlanmıştı. Almanya'da, yüzlerce cilt tutan Komintern yayınlarını ve tutanaklarını tarayarak bulduğum malzeme ise, ilk dördü Aydınlık Yayınlarından sonuncusu ise Kaynak yayınlarından olmak üzere, "Komintern Belgelerinde Türkiye Dizisi" olarak beş kitap halinde çıktı. Altıncı kitap da umuyorum yakında yayınlanır ve belgelerin tümü ülkemiz okuyucusu tarafından incelenebilir. Marksist doktrin, yüzyıllık demokratik devrim sürecimizin kendi özgün belgelerinin ve malzemesinin yerine kuşkusuz geçemez ancak onları da diğer kaynaklarla birlikte incelemeksizin ve tartışmaksızın daha gelişmiş tahlillere ulaşamazdık.
Son zamanlarda umut verici çabalar görülüyor, fakat toplumsal gelişmemizin kaynaklarını doğrudan inceleyen çalışmalara az rastlanır...