Yazar | : | Ümit Aktaş |
İsbn | : | 9759044196 |
Yayın Tarihi | : | Eylül, 1998 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 726 |
Ölçü | : | 13,5 x 21 cm |
Yayınevi | : | Anka Yayınları |
Batı sisteminin kıyısında, ağır bunalımların bedelini günlük hayatının her anında ödeyen bir halkın, daha yakın bir geçmişte aynı Batı sistemine tepeden bakan devasa bir imparatorluğun bakiyeleri ya da mirasçıları olduğunu düşünmek, sorumluluk sahibi, düşünme yetisine sahip her şahsı bu acı gerçeklik üzerine kafa yormaya yöneltecektir. Ama ne yazık ki bu acı gerçekliği üreten temel nedenlerden biri de, ülkemiz insanının düşünme ve analizlere yeterince bir önemlilik atfetmemesi, çözümü salt pratik olgularda ve bu olguların değiştirilmesi ya da üretilmesinde görmesidir. Ulaşılmaya çalışılan Batı uygarlığının dahi, yaklaşık iki yüz yıllık batılılaşma sürecine rağmen anlaşılmaması ve işte bu yüzden de bu uygarlığın rastlantısal ve kendi toplumumuzun gerçekliğiyle asla uzlaşamayacak yönlerinin dahi bir kurtuluş ideolojisi olarak ithal edilmesinin yarattığı şu kan uyuşmazlığının doğurduğu sorunlar içinde debelenmemiz ve bocalamamız dahi bunun en açık işaretlerinden biridir.
İşte bu yanlışlıklardan biri, yani harf devriminin yol açtığı ve kendi kültürümüzün dilinin artık yabancı bir dil ve dokümanlarının ise bir hurda yığını haline gelmesi nedeniyle bu araştırma da ister istemez ikincil kaynaklar alanında sınırlanmıştır. Elbet bu, tek neden değil. Zira Osmanlı İmparatorluğu ve oluşturduğu uygarlık tarz ve alanının özgül nitelikleri öylesine devasa bir tarihsel sorundur ki, bu alan üstüne yapılacak her çalışma daha baştan kendisini sınırlandırmak mecburiyetindedir. Bu kitap da, bir yandan bir akademisyen olmamam, öte yandan ise tarihe yaklaşım farklılığım, yani tarihi mikro verilerin kronolojik bir sıralamasından öte bir anlamlar, değerler ve insanoğlunun kendisini bir gerçekleştirme ve özgürleştirme alanı olarak görmem nedeniyle, bu çalışmanın klasik bir 'tarih' kitabı olmak amacında olmaması gibi -önemli ölçüde yukarıda zikredilen- sebepler yüzünden, daha baştan kendisini ortaya koyduğu amaçlarla sınırlandırmıştır. Öte yandan, birincil kaynaklardaki birçok temel bilimsel Osmanlı dokümanlarının henüz hurda bir kâğıt yığını olmaktan kurtarılamaması ve bu kaynaklar üzerindeki bir araştırmayı, zaten Osmanlı mirasını reddeden resmi anlayışını imkânsızlaştırması...