Yazar | : | Selim İleri |
Yayın Tarihi | : | 1983 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 297 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Altın Kitaplar Yayınevi |
Bir gün bir mektup aldım; Altın Kitaplar adresine postalanmıştı. Uzundu mektup, dağlarla kuşatılmış, hiç gitmediğim, denizden çok uzak bir yöresinden geliyordu. Mektubu yazan kişi, on iki yıldan beri bulunduğu ilçenin tek lisesinde edebiyat öğretmenliği yapmaktaydı. Daha önce de değişik taşra il ve ilçelerinde çalıştığını belirtiyor, emekliliğine çok bir şey kalmadığını açıklıyordu.
Gerisini aynı gece evde okudum. İlkyaza yeni giriyorduk; nisan başıydı; yağmur yağıyordu o gece. Çatıya düşen gür yağmur damlalarının yarattığı tuhaf ezgiye, mektupta bana, daha doğrusu sadece "yazar" Selim İleri'ye anlatılanların içli ve tedirginlik uyandırıcı yankıları karıştı. Yeni bir eve taşınmıştım; her şeyi abartık hissediyorsunuz böyle dönemlerde. Gelgelelim şu öyküyü abartmaya gerek yoktu.
İmzasız, adsız sansız mektubun sahibi hiç evlenmemiş yaşlı bir kızdı. Anadolu'nun çeşitli kentlerinde, yörelerinde geçen bu hazin ömür, besbelli aynı yalnızlık, aynı ıssızlık içinde sona erecek, sonsuz suskunluklar arasına karışıp kaybolacaktı. Belki bu yüzden, belki de satırlarda dile getirilmiş içtenlik dolasıyla yüreğim burkuldu; adeta bir humma nöbetiyle titriyordum.
Yıllar önce, bir gazetede her gün yazı yazarken almış olduğum başka mektupları anımsadım. Çoğu Erzurum'dan gelirdi nedense. O günlerin siyasal koşullarını betimleyen mektuplar düpedüz birer çığlıktı. Tümü de imzasızdı; onları hiçbir zaman unutamadım...