Yazar | : | Selim İleri |
Yayın Tarihi | : | Nisan, 1980 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 348 |
Ölçü | : | 10,5 x 19 cm |
Yayınevi | : | Bilgi Yayınevi |
Su iplik gibi akıyordu, belki de kesilecekti. Hep böyle olmuyor muydu: bardakları bir an önce yıkamalıydı Belkıs.
Sanki niye yıkıyordu, bir yığın bardak, kimse kullanmayacak, yine de dolaba kaldıracaktı, sıraya dizerek, ertesi sonbahara kadar; yaz bitimlerinde böcekler için ( o kalorifer böcekleri) ilaçlanıyordu bütün ev. Pudra gibi ince, zehirli toz her yere sızıyordu. Boğucu bir koku kaplıyordu ortalığı, gündüz gece bütün pencereler açık, her yaz bitiminde. Bir zaman sonra kayboluyordu böcekler kendiliğinden. Belkıs onlardan iğreniyordu. Musluğu sonuna dek açtı. Mutfak kapısından görebildiği tek ayrıntı, üstüne güneş vurmuş, koltuğa serili kilimde, daha doğrusu kilimin kırmızı-lacivert-siyah alacası: boğucu renkleri. Bardaklar yıkanmalıydı. Fayansın üstü çeşit çeşit bardaklarla doluydu: ince camdan likör kadehleri (en çok onları severdi, oyuncak gibi) beşgen altlıklı kalın, kesme camdan viski bardakları, şarap için ayrı kadehler, su bardakları, sürahiler, hepsi kristaldi; camlarda bir markiyle bir markiz el ele tutuşmuşlardı, irili ufaklı, içki türlerinin gereksindiği boyutlara uygun olarak. Güneş kilime yapışıp kalmıştı; tekrar odaya baktı; aydınlık dalgalanmıyor, gölgeler kımıldamıyordu, tıpkı her şey gibi, büyük iç fırtınaların dışa vurmayışı gibi tıpkı. Sürekli duruk, sürekli sessiz. Fakat ne kadar çok bardak ve şişe vardı bu takımda...