Yazar | : | Yusuf Ziya Ortaç |
Yayın Tarihi | : | 1943 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 63 |
Ölçü | : | 14 x 20 cm |
Yayınevi | : | Akbaba Yayını |
Ocak, ecdat yadigârı evlerinde hala şömineleri yanan İngilizler için bile, bizim dilimiz ve geleneğimizdeki kadar geniş, güzel manalı değildir.
Biz, ocakla aileyi bir tutarız: Baba evinin adı baba ocağıdır. Benim çocuk kulaklarım, yıllarca, dedemden evlatlarına ettiği şu hayır duayı dinledi:
- Allah ocağınızı söndürmesin!
Bizde her güzel yuvanın adı ocaktır. İşte en ateşli varlığımız: Asker ocağı! İşte milliyetçilik tarihimizin en sıcak haması: Türk Ocağı!
Eski ocaklar... Şu büyük kemerli, bacasına leylekler yuva kuran eski ocaklar!.. Bunları, beşiği ahşap evlerde sallanmamış beton nesline nasıl anlatmalı?
Şimdi, Boğaz kıyılarında ve Türk İstanbul'da ırgat kazmasına verilen o eski ocaklar, üç odalı kübik apartmanlarda birer gaz ocağı olmuş, gelinli damatlı büyük ailelerin yemek kazanları yerine küçük bir cezvede lop yumurta pişiriyor!