Yazar | : | A. Haluk Dursun |
İsbn | : | 9754373361 |
Yayın Tarihi | : | 2003 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 285 |
Ölçü | : | 12 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Ötüken Neşriyat |
Bahsi Geçen | : | A. Haluk Dursun |
TARİHÇİ olmaya çok erken yaşta karar vermiştim. Böyle hasbelkader yahut daha doğru bir deyişle bugünküler gibi hasbel YÖK tarih okumak zorunda kalanlardan değilim.
Hani futbol kulübü tutanlar "Kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım, Fenerliyim... " derler ya, ben de kendimi bildim bileli tarih seviyorum. Bunun mutlaka bir psikolojik sebebi, bendeki bu tarih muhabbetinin oluşumunu sağlayan iç ve dış etkenleri vardır.
Bana göre çocukluğumun geçtiği Hereke'deki iki katlı ahşap tarihi evin rolü büyük. O evde rahmetli dedemin babasından duyduğu II. Abdülhamit dönemi Osmanlının ve payitaht İstanbul'unun hikâyeleriyle büyüdüm.
Daha o lise yıllarında, Osmanlıca derslerine başlamış, şimdi çoğu rahmetli olan Prof. Dr. Osman Turan'dan, mimar Ekrem Hakkı Ayverdi'ye, Cemil Meriç'ten Necip Fazıl' a, Ali ihsan Yurt'tan Ziyad Ebuzziya'ya, Kadir Msıroğlu'ndan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah'a, meşayıhtan Muzaffer Ozak, M. Zahid Kotku'ya kadar Osmanlıyı iyi bilen birçok kıymetli şahsiyeti tanımak imkân ve şerefine nail olmuştum.
Ama lise yıllarımın bende en çok iz bırakan ve beni yönlendiren kişisi merhum Fethi Gemuhluoğlu oldu.
"Tarihçi" olmak istiyorsan, hele "Yakınçağ tarihçisi" olacaksan öyle sadece kütüphanede masa başında kitap karıştırmakla, arşiv belgeleri okumakla yetinmeyeceksin! Osmanlının ruhunu tanımak için coğrafyasını keşfe çıkacaksın ve önce Şam'a gideceksin demiş ve sonra ilave etmişti: "Evvel-i fitne Şam, ahir-i fitne Şam."
Fakülteyi bitirir bitirmez de bir yolunu bulup Şam'a gittim. Böylece Türkiye dışındaki coğrafya gezilerim başladı.
Halep'ten Hama'ya, Humus'tan Rakka'ya, Deyrizor'dan Lazkiye'ye, Tartus'a Suriye'yi arşınlandım.
Cebel-i Aleviyyun'da Nusayrileri, Patrikhane'de Süryanileri, Cebel-i Dürüz''de Suveyda'da Havran Durzilerini yerinde gördüm inceledim.
Şam'da Salihiye Mahallesinde yaşayan son Osmanlıları tanıdım, hem de sadece Müslüman Osmanlıları değil, Hamidiye Çarşısı'nda İstanbul aşığı Türk dostu Ermenileri de.