1993 yılında Galeri Nev'de açtığımız ilk Nejad Devrim sergisinden beri, sanatçının retrospektif sergisini düzenleme projesi, sanatçıyı ve dünyasını tanımayı sürdürdükçe zaman içinde şekillenip kendi çerçevesini oluşturmaya başlamıştı. Sekiz yıla yayılan bir çalışmanın ardından nihayet bu arzumuzu yerine getirebiliyoruz. İstanbul - Paris - Polonya ekseninde süren yaşamı boyunca çok seyahat ettiğini, çok farklı kentlerde sergiler açtığını ve çok ürettiğini bildiğimiz sanatçının birçok eserine ulaşmanın neredeyse imkansız olduğunu biliyorduk. Buna rağmen derlediğimiz sergi ve kitabın Nejad'ın serüvenini yeterince yansıttığını düşünüyorum. Eksikleri olmasına rağmen sergi ve bu kitabın onun sanatı ve dünyasıyla ilgili verdiği ipuçlarının, Nejad'ı kavrayabilmemiz açısından yeterli olduğu kanısındayım. Bu arada, özellikle belgesel yanlarının çok önemli olduğuna inandığımız eserleri sergileyebilme fırsatını bize sağladığı ve bu konudaki sonsuz yardımları için Maria Devrim'e teşekkür etmek isterim. Kendi modernizmimizi tartışmamız, kavramamız açısından önemli olduğuna inandığım bu retrospektif sergi ve kitabın, Modern Türk resminin belki de en önemli sanatçısına yeniden ve ilk kez bu kapsamda bakabilmemiz için bir fırsat yarattığını düşünüyorum. Nejad'ın yeni kurulan Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin modernleşme süreci içindeki bir aileden gelip, dünyayı yeniden kurma hayalleriyle evrensel bir sanat yaratma hayallerini birleştirip, İstanbul'da Leopold Levy'den öğrendiklerinin de yardımıyla 23 yaşında genç bir delikanlı olarak Paris'e gittiğinde orda gördüklerinden etkilenmemesi neredeyse imkansızdı. Savaş sonrası Paris'in zengin tartışma ortamından da destek alarak kendi dilini süratle oluşturduğunu görüyoruz. 1946 sonbaharında Paris'e gitmeden önce gerçekleştirdiği resimlerinde ipuçlarını yakaladığımız resim geleneğini dönüştürme arzusu Paris'te asıl damarını buluyor ve ustalığını kısa zamanda doruklara taşıyor.

---