Yazar | : | Semiha Berksoy |
İsbn | : | 9789750814921 |
Yayın Tarihi | : | Ekim, 2008 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 147 |
Ölçü | : | 13,5 x 21 cm |
Yayınevi | : | Yky |
Bahsi Geçen | : | Nazım Hikmet Ran |
"O günlerde Nazım, Çankırı Hapishanesi'nde kalıyordu. Nazım Hikmet, Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlı, birlikte, aynı yerdeler. Nazım Hikmet sevgilim ya, ben de onu ziyarete giderken süslenip püsleniyorum. Üzerimde Avrupa'dan aldığım kürküm, takma kirpiklerim, başımda gösterişli kuşlu bir şapka... Çankırı ise köy gibi bir yer. Az gelişmiş, yoksul bir Anadolu kenti.
Benim içim içime sığmıyor. Sevgilimi göreceğim. Nazım, Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlı bir küçücük köhne hapishane odasında karşılıyorlar beni. Orta yerde minicik, dört köşe bir masa var. Üstüne pembe bir kâğıt sermiş ve süslemişler böylece masayı. Oturup konuşuyoruz. Dört tane yumurta kırmışlar bir sahana. Orta yere getiriyorlar. Bir de çilek reçeli var. Küçücük bir fincanda. Onu Nazım'la benim arama koyuyorlar. Ben de, yahu ne anlayışsızmışım, sanki hiç reçel yememişim gibi, Nazım'la birlikte o reçeli yiyorum. Bendeki akla bak! Giderken bir şeyler götürsene! Onlar sıkıntı içinde, açlık ve kaba saba urbalar içinde. Ben kürkler içinde...
Ankara'ya döndüğümde peşimde bir adam! Sürekli beni izliyor... Sonunda bir gün çağırdılar, Birinci Şube'ye gittim. Neden Çankırı Hapishanesi'ne gittiğimi sordular. Pek bir şey söylemedim. Bir iki gün sonra Ankara valisi beni çağırdı; o yılların meşhur valisi Nevzat Tandoğan... Ben de, devlet operasında yüksek dramatik soprano. Tosca'yı oynuyorum ve devrin milli şefi İsmet İnönü beni dinlemeye geliyor.
Nevzat Tandoğan beni karşısına aldı: "Semiha Hanım, siz Çankırı'ya gidip Nazım Hikmet'le görüşmüşsünüz. O rezil adamı niçin gidip gördünüz?" Valinin yüzüne baktım. Ne diyeyim? Ağzımdan iki sözcük çıktı: "Onu seviyorum!"
Vali Tandoğan, benden hiç böyle bir karşılık beklemiyordu galiba, çok şaşırdı: "Ne! O komünisti mi seviyorsunuz? O adi, rezil adamı... " Gözlerimi kırpmadan yüzüne bakıyor ve biteviye aynı sözleri tekrarlıyordum: "Onu seviyorum. Onu seviyorum!"
Vali bunun üzerine bir süre düşündü ve sonra şöyle dedi: "Peki Semiha Hanım, madem öyle, istediğiniz zaman gidip görün onu, ama bari giderken bizim haberimiz olsun... "