Yazar | : | Emrah Cilasun |
İsbn | : | 9786050060096 |
Yayın Tarihi | : | Ocak, 2008 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 206 |
Ölçü | : | 15 x 23 cm |
Yayınevi | : | Agora Kitaplığı |
Bahsi Geçen | : | Mustafa Suphi |
Mustafa Suphi, Türkiye'de örgütlü komünizmin başlangıç noktasıdır. O'nun önderliğinde 192ü'de kurulan Türkiye Komünist Partisi, daha bir yılını doldurmadan önderlik kadrosunun katledilmesi sonucu ağır bir darbe almıştır. 86 yıl evvel işlenmiş olan cinayetin hem mağdurlarına, hem de sorumlularına bugün dönüp, serinkanlıca bakmanın sayısız faydaları olacağı kanısındayım. Zira 28/29 Ocak 1921'de Karadeniz açıklarında yaşanan vahşet, tarafların felsefi, siyasal ve ideolojik hattını sorgulamayı engelledi. Kaçınılmaz olarak muazzam bir tutuculuk baş gösterdi. Haliyle, tartışma kısır bir noktada sıkışıp kaldı.
'Mustafa Suphi ve yoldaşlarını kim öldürdü' sorusu, bu kısır noktadan çıkıp, tarafların her birini siyasal ve ideolojik açıdan mercek altına alabilmek amacıyla sorulmaktadır. Üstelik bu soru ikili bir işleve sahiptir.
Bir yanıyla Mustafa Suphi, onun önderlik ettiği Türkiye Komünist Partisi ve bu partinin üyesi olduğu Komünist Enternasyonal ve ona önderlik eden devrimci Rusya'nın, 28/29 Ocak 1921'e gelinirken ne gibi sorumlulukları olmuştur? Birinci bölümde bu sorunun teorik tartışması yapılacak ve cevap aranacaktır.
İkinci bölümdeyse, eldeki verilerden hareketle cinayeti yeniden canlandırıp, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının ölüm emrini veren ile fiilen öldürenlerin profili çıkartılacaktır. Böylece kimin, neden, niçin ve nasıl bir araya geldiklerini, komünizme karşı kimlerin öteden beri yekvücut olduklarını gösteren bu ikinci bölüm 'kim öldürdü' sorusundaki daireyi tamamlayacaktır.
Yaklaşık dört yılı bulan bu çalışmada ihtiyacım olan literatürün sağlanmasında, 2006'da kaybettiğim teyzem Seher Tolgay'ı burada bir kez daha anmak isterim. Artık bulunması imkânsız kitapları bulmakta usta olan Özgür'e ve benim için aşındırmadığı sahaf kalmayan, üstüne üstlük, onca işinin arasında bir de kitap metnindeki imla hatalarını düzeltmeye üşenmeyen Ayşegü1'e ne kadar teşekkür etsem azdır. Bir hafta gibi kısa bir zaman diliminde günde on on iki saat, kıran kırana teorik tartışma ve ardı arkası kesilmeyen esprileriyle kaleme aldığım sayfalarca metne çekidüzen veren sevgili Gün Zileli'ye hiçbir teşekkür kâfi değildir.