Yazar | : | Ercüment Ekrem Talu |
Yayın Tarihi | : | 1944 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 168 |
Ölçü | : | 14,5 x 20,5 cm |
Yayınevi | : | Semih Lütfi Kitabevi |
Kül rengi sema bütün musluklarını, savaklarını açmış, haftalardan beri damla damla toplayıp biriktirdiği suları on saattir yeryüzüne boşalta boşalta bitiremiyordu.
Bütün günlerini, dükkânının kendine göre samimi muhitinde, sanatkârane bir itina ile istif edilmiş tütün ve kibrit paketleri, çay sandıkları, kahve, şeker, tömbeki kavanozları arasında, kedisi (Pars) la karşı karşıya hayalata dalarak geçirmeğe alışmış olan Meşhedi Cafer akayı Hemedani bu yağmurlu ve kasvetli cuma gününü asgari sıkıntı ile geçirecek bir yer aramış ve nihayet kendini mahalle kahvesine atmıştı.
Sık sık ateş değiştirmek kolay olsun diye gidip ta ocağın başındaki peykenin üzerine bağdaşını kurmuş, boncuk1u kesesinden çıkarıp verdiği hususi tömbeki ile doldurttuğu nargileyi çekip duruyordu.
Yavaş yavaş, bu ufacık kahvehanenin içi her çeşitten müşterilerle doldu. Namazı kıldırıp mescidin kapısını kapadıktan sonra gazete okumağa gelen imam efendiden tutun da, bu havada iş görmekten ümidini keserek, kutusunu eve bıraktığı gibi hempalarıyla altmışaltı oynamağa koşan kundura boyacısı Tatar Hasana kadar bütün mahallenin erkekleri oraya toplanmışlardı.
Bu kalabalık evvela küçük zümrelere ayrılarak her zümre kendi seviyesine göre bir musahabe zemini bulup onun etrafında muhabbete koyulmuştu. Bir kenarda, gençler iskambil ve domino oynuyorlardı. İmam efendi hava hakkında ihtiyarlarla müdavelei efkâr ediyor, eski kışlar ile şimdikiler arasında mukayeseler yapıyordu.
Kendi halinde ve hiçbir zümreye iltihak etmeksizin oturan, bir Meşhedi idi. Maltız mangalın altında tatlı bir şekerleme kestiren kedinin mırıltısı ile hemahenk olarak guruldayan nargilesinin her nefeste savurduğu mavi dumana nazarlarını dikmiş, dalgın, kim bilir ne düşünüyordu.
Birdenbire aralanan kapıdan içeriye sarkan bir müvezziin başı haykırdı…