Yazar | : | Timur Kuran |
İsbn | : | 9786053603481 |
Yayın Tarihi | : | Temmuz, 2011 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 584 |
Ölçü | : | 16 x 24 cm |
Yayınevi | : | Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları |
İslam hukukuna göre vakıf, yaşayan bir kadın ya da erkek tarafından bir sosyal hizmetin sonsuza dek sunulması amacıyla oluşturulan bir kuruluştur. Tüzel kişiliği yoktur. Söz konusu hizmetin finansmanı, vakfedildikten sonra hiçbir zaman azaltılamayacak varlıkların geliriyle karşılanır. Vakıf kavramı Kur'an'da yer almamakla birlikte, bu kurum İslam'ın birinci yüzyılının sonlarından başlayarak İslam uygarlığının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Günümüzde genelde devletler ve tüzel kişiliğe sahip özel şirketler tarafından sunulan birçok sosyal hizmet, 19. yüzyıla dek vakıflar tarafından gerçekleştirilmiştir (Barnes, 1986; Yediyıldız, 1990; Çi-zakça, 2000; Kuran, 2001). Vakfedilen tarım arazisi ve binanın giderek artmasıyla kurumun önemi de artmıştır.
Ekonomik etkileri bakımından en önemli vakıflar, padişahlar ve aileleri tarafından kurulan hanedan vakıflarıydı. Bu vakıflar birçok farklı hizmeti bir kuruluşta birleştirebiliyordu. On yedinci yüzyıldan önce İstanbul'da kurulan hanedan vakıflarının en önemlileri, Fatih Sultan Mehmet (kuruluşu 1463-70), Kanuni Sultan Süleyman (1550-56) ve Kanuni'nİn eşi Haseki Hürrem'in (1538-39) külliyeleridir. Bu külliyelerin her biri bir cami, en az bir okul, bir hastane, bir hamam ve yoksullara yönelik sosyal hizmet binaları barındırmaktaydı. Bu gibi dev vakıflar, hizmetlerini ev, dükkan gibi taşınmazlardan gelen kiralar ve köylerden topladıkları vergilerle sağlarlardı. Cömertlik ve ihtişamın ifadesi olarak kurulmakla birlikte, hanedan vakıfları imparatorluğun stratejik çıkarlarına da hizmet ediyordu. Osmanlı hanedanının prestijini arttırdıkları ölçüde, Osmanlı idaresi de meşruluk kazanıyordu.
Ancak Osmanlı vakıflarının çoğu, yönetenler değil yönetilenler tarafından kurulmuştur...