Yazar | : | Kemal Tahir |
İsbn | : | 9754780943 |
Yayın Tarihi | : | 2004 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 272 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Tekin Yayınevi |
İttihatçıların ünlü fedailerinden Abdülkerim Bey soluğunu tutuverdi. "Ne var? Nedir o?.. "
Bir polis koşuyor... Meçini kalçasına bastırmış... Vapura koşuyor.
Abdülkerim Bey sendeledi, omuzu üstünden kapıya baktı. Bir yere tutunmak ister gibi debelenerek dirseğiyle emektar parabellumunun katılığını buldu. Yana kayıp dışardan görünmemeğe çalışarak rıhtımı gözetledi.
Polis, kalabalığı yarmaya uğraşıyordu. Yavaşlamıştı. "Savuşmalı... Yakaladılar mı söyletir Ekrem... Söyletir hemen... Ekrem, İstanbul polis müdürü... Askerden geçme... Sert ki... Zehir!"
Merdivene yaklaşıyor herif... "Ötekiler nerede peki? Yok başka kimse... Yalnız mı bu?.. Bir kişi mi göndermişler, Ziya Hurşit'i tutmaya?.. Laz İsmail'den, Gürcü Yusuf'tan haberleri mi yok? Olmaz öyle şey!.." Elini sigara paketine götürdü. "Kaptana haber yetiştiriyor, gemiyi kaldırmaması için... " Gözlerini kırpıştırarak, çaresizlikle tepindi. Bir an, içerde ki Rum çocuğunu Ziya Hurşit'e koşturmayı düşündü. "Vursun polisi... Dayasın kaptanın sırtına tabancayı... Alsın gitsin vapuru… Napacaksa yapsın, yarsın çıksın... "
Seslenecekti, tuttu kendini irkilip... "Hay Allah! Olmaz ağızdan haber yollamak. Şüphelenir oğlan, şüphelendi mi temizlemek gerekir!" Polis, vapuru geçip hızlı hızlı uzaklaşınca, sanki bu, akıl almaz bir şeymiş gibi gözlerini şaşkın şaşkın kırpıştırdı. Tere batmıştı. Ürperdi. Esintisiz havanın fırın sıcaklığına rağmen teri buz gibiydi. Yutkundu. Gırtlağı kurumuştu. Gülmeye çalıştı. Suratını buruşturabildi. Farkına varmadan korkusu öfkeye dönüyordu. Saate baktı. "Neden kalkmaz bu batasıca? Ne bekler?" Kibriti hışımla çakıp sigara yaktı. Denize çarpan haziran güneşi gözlerini kamaştırıyordu. Daha on dakika vardı, Gülcemal'in kalkmasına... Budalalık etmişti buraya gelmekle... Küpeşteye birikenlerin arasında Ziya Hurşit'i seçmeye çalıştı. Gemi kalkana kadar kamaralarından çıkmamalarını tembihlemişti oysa... Hava enikonu tütüyor, görmeyi güçleştiriyordu. Canı kahve istedi. Rum oğlanıyla İzmit' e giden eski Lazistan mebusu Ziya Hurşit'i gördü...