İstanbul... Ey kitapların kitabı... Mânâ duruşunda, kelâmı gök kubbede, geçmişi 8500 yılda saklı şehir.
Senin için söylenecek ne çok söz, yazılacak ne çok şey var.
Biz burada olanı, bu kitaba sığanları yazabildik. Senin izin verdiğin kadar sana dokunduk.
Merak ettik seni. Tozun toprağın altında seni keşfe çıktık. Dışındaki kabuğa, içindeki ışığa, gözle görülmeyen mücevherlerine baktık.
İnsanını, ağacını, çiçeğini tanımaya çalıştık.
Semtlerinde, sokaklarında, yapılarında, surlarında, altın kubbeli camilerinde, Boğaz’ında gezdik.
Saraylarında ihtişamını bulduk. Çeşmelerinden akan suyun, minarelerinden yükselen ezanın sesini duyduk.
Biz sana yakından baktıkça, seni yazdıkça çoğaldın.
Bazen nota defterine yazılı bir besteye, bazen suya yazılmış bir ebruya dönüştün.
Her yazılan kitap senden bir parça, her parçan bir kitaptı.
Ey 'Kitapların Kitabı1 İstanbul...
Daha kaç kitap kadim geçmişinin izini sürecek, kimbilir daha kaç kitap yazılacak senin aşkınla?
Geçmiş kültürlerin deyişiyle söz uçar yazı kalıyorsa eğer, sözün güvercinlerin kanatlarıyla uçsun, yazılmış ve yazılacak olan Boğaz’ın mavisinden bir mürekkep ile yazılmış olsun. Harfler sözcük, sözcükler kitap ve her kitap ruhunun haritası olsun. Seni arayana yol göstersin... Yolunu göster ki seni arayan sende kendini bulsun.
YILMAZ KURT
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri

---