Yazar | : | Oktay Ekinci |
İsbn | : | 9757787388 |
Yayın Tarihi | : | Mart, 1994 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 239 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Anahtar Kitaplar |
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'nin tüm yapısal değişmesinin kökeni kırsal alandan -ki buna sadece köyler değil, Anadolu'nun küçük kentleri de dahildir- büyük kentlere göçtür. Bu göç yarım yüzyıldan az bir zamanda ve hızını da giderek arttırarak, ülkenin sosyo-ekonomik yapısının ve politik yapısının niteliğini değiştirmiş, kent toprağını altın yapmış, kara toprak petrol çıkarmaktan daha kolay yöntemlerle, bazı toplum kesimlerini zengin etmiş, giderek göz kamaştıran bu kolay zenginlik, köyden gelen fakirlerin kendilerine bir çatı aramalarını bahane ederek, partiler, büyük sermaye grupları ve onlarla beraber spekülatörler ve daha sonrada gücü yeten herkesin katıldığı bir toprak ve yapı yağmasına dönüşmüştür. Eğer zengin olmak bir temel amaçsa, kent nüfuslarının milyonlarla arttığı bir ülkede toprak spekülasyonundan daha karlı hiçbir şey olamaz. Gerçekten de Türkiye'de m2 para birimine dönüşmüştür. Devlet bütçesinin onlarca katı bir yıllık kolay kazanç kapısı toplumun dengesini bozmuş, sadece ekonomik olarak değil, fakat ahlak açısından da insanı ürperten senaryolar yaratmıştır. Belediye seçiminden önce karınca gibi kaçak katlar yapılan ve % 60'ının kaçak yapılaşma olduğu söylenen bir kentte yasa ve ahlaktan söz edilebilir mi? Bugün kenarından, köşesinden yağma düzenine katılmayan hiç kimse kalmamıştır. Çünkü toprağın üzerinde oturuyoruz ve orada yapılan her türlü düzenlemenin bir köşesine ilişmek zorundayız.
Ne var ki sorun sadece büyük kent mekânlarının sağlıksız paylaşılması olgusunu da aşmıştır. Çünkü yağma, temel ilkesi paylaşılması gereken bir hakkı gaspetmek olan, kendi yasasını yaratmıştır. Korunması gereken bir ormanı yok edip üzerine yapı yapmak, başkasına verilmeyen bir inşaat hakkı almak, binlerce insanın suyunu kirleteceğini bile bile su havzalarına yerleşmek, kent trafiğini allak bullak edeceği açık olan inşatlar yapmak, kent toprağını binbir yöntemle kişisel menfaatler için işgal etmek, tapularla oynamak, ormanları peşkeş çekmek gibi sayısız yağma karakterli eylemi. Plan kavramını yozlaştırıp istismar ederek belki yasal fakat hukuksal olmayan yöntemlerle her gün gerçekleştiren bir ortamda yaşıyoruz... (Doğan Kuban)