Yazar | : | Selim Seval |
İsbn | : | 9789944887151 |
Yayın Tarihi | : | Haziran, 2009 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 182 |
Ölçü | : | 29 x 29 cm |
Yayınevi | : | T. İşbankası Kültür Yayınları |
"İstanbul'da Surlar" dediğimizde aklımıza Bizas, Septimius Severus, Konstantinus, Teodosios surları ile Sur-ı Sultani gelir. Bunlara Galata Surları ile Tarihi Yarımada'ya biraz daha uzaktaki Anastasios Surları da eklenebilir.
İnsanlığın savunma endişeleri her zaman çok güçlü olmuştur. Bu nedenle yerleşik hayatın başladığı neolitik çağdan itibaren yerleşim yerlerini çevreleyen yüksek ve kalın duvarlar inşa edilmiştir. İlerleyen dönemlerde bu duvarlar kulelerle, burçlarla, anıtsal girişlerle desteklenerek yeni gelişen kentlerin ve bu kentleri idare eden rahip kralların güçlerinin, zenginliklerinin sergilendiği prestij yapıları niteliğine de bürünmüştür. Yüzyıllar boyunca oluşan yapım gelenekleri, kuşaktan kuşağa, toplumdan topluma titizlikle aktarılmıştır.
Karadeniz ve Akdeniz arasındaki deniz, Trakya ve Anadolu arasındaki kara ticaretinin kesişme noktalarından birinde kurulan İstanbul kenti de görkemli surlar ve kuleler inşa etmek zorunda kalmıştır. Efsanelerle karışık ilk şehir surlarının deniz tanrısı Poseidon'un yardımıyla Bizas tarafından inşa edildiğine inanılırdı. Karşıdan bakıldığında tek parçaymış gibi görülen bu surlarda İstanbullular tanrısal bir ilham görmek istiyordu. İmparator Konstantinus şehri genişletip yeniden inşa ettiğinde de yeni inşa edilen surların güzergâhını tanrısal bir ilhamla belirlemişti. Maalesef şehrin bu tanrılarla karışık surlarından çok az şey günümüze ulaşabilmiştir. Doğal felaketler, özellikle depremler, rüzgâr, deniz ya da zamanın yıkıcı etkisiyle harap olan surlar defalarca yenilendi. Hükümdarlar yaptırdıkları yeni duvarları ve kuleleri yazıtlarla, eski yapılardan sökülen işlenmiş mermerlerle süslediler. İstanbul surları uzun yıllar boyunca görevlerini tam anlamıyla yerine getirip şehrin her türlü saldırıdan korunmasını sağladılar. Yüzyıllar boyunca sadece iki kez; 1204 yılında Haçlılar Haliç, 1453 yılında Osmanlılar kara surlarını aşarak şehre girebildi. Osmanlılar yeni başkentlerinin surlarını hemen onardılar. Dışarıdan tehdit edilmeyen Osmanlılar başkentin surlarını, kapılarını korudu. Padişahlar sık sık çıkardıkları fermanlarla surların üzerine ve etrafına binalar yapılmasını, surlardan yapı malzemesi çalınmasını yasakladılar.