İstanbul Şarkıları Şehrin Müzikli Tarihinde Kazı Çalışmaları
Yazar | : | Gökhan Akçura |
İsbn | : | 9789753298223 |
Yayın Tarihi | : | 2019 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 309 |
Ölçü | : | 15,5 x 23 cm |
Yayınevi | : | Oğlak Yayıncılık ve Reklamcılık |
Osmanlı-Türk musikisi on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında “kapalı” hüviyetinden çıkmaya başlar. Artık “piyasa” olarak da adlandırabileceğimiz bir döneme giriyoruz. Musiki ilk defa bahçeler, mesire yerleri, kıraathaneler, daha sonraları gazinolar gibi umuma açık yerlerde icra edilmeye başlanır. “Dönemin musikişinasları arasında o dönemde sihirli bir sözcük dolaşmaktadır: Konser. İlk dönemler tiyatro salonlarında ‘umuma mahsus’ biçimde verilen konserler daha sonraları ‘açık hava konserlerine’ de dönüşecektir.”1
Bu değişimin müzikte yaptığı değişiklikler, kayıplar bu yazının konusu değil.2 Biz Osmanlı-Türk musikisinin nasıl sahneye çıkıp icra edildiğini, nerelerde çalındığını ve giderek Cumhuriyet’in ilk döneminde etkin bir gösteri türü olan gazino müziğine nasıl dönüştüğünü aktarmaya çalışacağız. Bir anlamda bu müziğin evrimini...
İncesazın menşei
Piyasaya çıkan Osmanlı-Türk musikisinin ilk biçimi incesazdır. İncesaz elbette çok daha eski zamanlardan beri icra edilmektedir. Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey “incesazın en revaçlı ve parlak zamanları”nı Selim-i Salis ile başlatır ve özellikle saray içinde musikinin nasıl icra edildiği hakkında bilgiler verir. İncesazın yer aldığı diğer etkinlikler olarak da “Sadâbâd zevkleri, Boğaziçi mehtap âlemleri, kış günlerinde helva sohbetleri”ni sayar. Bu yoğun müzikli ortamın, Tanzimat’ın ilanından sonra Batı medeniyetlerine duyulan ilgi yüzünden biraz zayıfladığını belirten Ali Rıza Bey şöyle devam eder:
“Donanma şenliklerinde ve resmî ziyafetlerde alafranga muzıkalar kabul edildiyse de hususi eğlencelerde yine Osmanlı musikisini tercih ederlerdi. İstanbul’da konaklar, Boğaziçi’nde yalılar ve arkadaki köşkler birer tarabgâh-ı dâimî hâlinde idi. Asrın en güzide hânendegân ve sâzendegânı hafta geçmez ısmarlanır ve hele mehtap gecelerinde kayıklar ve sandallar ile tâ-be-sabâh geşt ü güzâr olunarak hey heyler, akisler ayyuka çıkardı...