Yazar | : | Tarık Zafer Tunaya |
Yayın Tarihi | : | 1991 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 296 |
Ölçü | : | 13,5 x 19 cm |
Yayınevi | : | Simavi yayınları |
YAKLAŞIK 30 yıl önce bu kitabı çıkardığımız zaman şunu belirtmiştim: "Bu kitap İslam dini üzerine yazılmış klasik bir deneme değildir." Amacım dinsel bir inceleme yapmadığımı hatırlatmaktı. Böyle bir işe girişmek uzmanlık alanımın dışına çıkmak olacaktı.
Yıllarca sonra, bugün bazı gerçeklerle ilgili değer yargılarının değişmediğine işaret etmek isterim. Bunlardan biri -belki de birincisi- II. Meşrutiyet dediğimiz dönemin önemine ilişkindir. Yeni bir devlet kurulurken insanlar "II. Meşrutiyet laboratuarı" içindeki deneylerden çok, ama pek çok yararlanmışlardır. Ben bu dönemi incelemeye kendimi adamış sayabilirim. Bu kitabın içerdiği sorunlara da bu incelemeler yolculuğunda rastladım. Öteden beri bütün derdim, birbirlerini yadsıyacak kadar düşmanlaşan dönemlerin son buldukları veya birbirleri içinde hala devam eden şeylerin neler olduğunu araştırmak olmuştur. En sert devrim hareketlerinin bile kendilerinden önceki dönemden bir şeyler "muhafaza" ettiklerini ve bu unsurların kendilerini yeni bir ortamda yaşatacak çevreyi ve eylemcileri bulduklarını böylece öğrendim. Devrimci hareketlerin karşısına dikilen muhafazakâr (tutucu) oluşların sinsi gelişmelerini saptamanın en isabetli yolu böyle bir yöntemde saklı olabilirdi. Devrimci hareketlerle tutucu eylemler Türkiye'nin yakın tarihini baştanbaşa kaplamışlardır. Kuşkusuz bu çatışmanın bir edebiyatı da vardır. Ama ben bu yolun izleyicisi değilim. Araştırdığım sorunlara laik bir açıdan bakmayı öngördüm. Üstelik yöntemim öncelikle II. Meşrutiyet insanlarının bakışlarını incelemek oldu. Sonra 1908' den beri girişilen hareketlerin, ister ideolojik, ister eylemsel olsunlar, nasıl gerçekleştiklerini ve koca bir kaya parçasını çatlatmak için onun nerelerine hücum ettiklerini saptamak istedim.
Bir türlü bitmeyen bu kavga yaşadığımız "bugün" de de var mı? Asıl sorun bu soruda, elle tutulur bir biçimde belirecektir. Görülecektir ki bunlar bugün de vardırlar, canlıdırlar ve hala o muazzam kaya parçasını kemirmektedirler.