İmralının İnsanları
Demir parmaklı hücre. İçinde bir mahkûm, Müdür hücrenin önünde durur...
Müdür - Merhaba, Hasan, Hasan - Merhaba, beybaba, Müdür - Nasılsın, Hasan?
Hasan - Nasıl olayım, beybaba, kötü... Müdür - Neden, Hasan? Birşeyin mi var? Hasan - Turp gibiyim; birşeyim yok. Müdür - Öyle ise...
Hasarı - Bilmem ki…
Sükût
Müdür ayrılır.
Hasan (arkasından) – Beybaba... Müdür durur.
Hasan - Yok, yok... Hiçbir şey yok... Öyle deyiverdim işte... Müdür - Senin dilinin altında birşey var, Hasan... Söyle... Hasan (İçini çekerek) - Bu karanlık, beybaba... Bu karanlık...
Müdür - E tabii, burası hapishane...
Hasan - Alışık değilim de karanlığa, sıkılıyorum...
Doğduğu zamandan battığı zamana kadar güneşin altında yaşamaya alışmış bir adam için bu zindan çok karanlık...
Müdür - Yalnızlıktan şikâyetin yok mu?
Hasan - Köylü kısmı yalnızlığa alışıktır; ondan bir şikâyetim yok…