Elinizdeki kitap, başarılı bir polisiye yazarının, İstanbul polisiyeleri dizisinin ikincisidir. Yayımlandığı ülkelerde o kadar çok beğenilmiştir ki, yazarın bu kitapları, başka kentlerle özdeşleşen polisiye yazarları kadar önemsenmiş ve "İstanbul'un Michael Dibdin'i" ya da "İstanbul'un Donna Leon'u" olarak nitelendirilmiştir. Yazar bu kitaplarını yazarken, İstanbul'a gelmiş, havasını ve sokaklarını görmüş, kitabında da İstanbul'un atmosferini başarıyla aktarmış, gerçek semt ile sokak ve cadde adları kullanmıştır. Ancak yazar, polisiye kitabı yazarken, hele sonunda gizemli ve karmaşık bir cinayet vakasını çözen başarılı bir polis detektifi karakterini yaratırken, bizdeki devlet memurlarında pek görülmeyen ama batıdaki romanlarda bol bol gözlemlediğimiz, "iş arkadaşları ya da amirleri hakkındaki fikirlerini açıkça söyleyen ya da aklından geçiren" roman kahramanları yaratmıştır. Yazar, Yahudi ve Ermeni üst düzey devlet memurları (hatta bu kitapta Ermeni kökenli polis memuru) kullanarak azınlıkların devlet memuru olup yükselebileceği konusunda olumlu bir hoşluk da yapmıştır. Kitabı okurken, daha önce "Türkiye Polisiyeleri" dizimizden beş kitabı çıkan İngiliz yazar Julian Rathbone'da ya da başka Batılı yazarların (Agatha Christie, Eric Ambler) Türkiye'de geçen polisiye kitaplarında okuduğumuz gibi, bunların nihayet batılı birer polisiye yazarları ve kitapları olduğunu, yalnızca atmosferin İstanbul olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

---