Yazar | : | Tahsin Yücel |
İsbn | : | 9789750712357 |
Yayın Tarihi | : | Ekim, 2010 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 254 |
Ölçü | : | 12,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Can Yayınları |
"En beğendiğin kitap adlarını sayar mısın?" deseler, dakikasında dört beş ad sayıveririm kuşkusuz. Aynı soruyla beş on gün sonra karşılaşsam, gene aynı adları mı sayarım, bilemiyorum doğrusu. Ama hiç kuşkum yok, bu dört beş adın arasında, arasında da değil, başında, Ataç'ın ilk yapıtı gelir her zaman:
Günlerin getirdiği. Neden derseniz, içeriği gibi adı da çok güzeldir bu denemeler toplamının, adının içeriğiyle uyumlu olması da güzelliğine güzellik katar. Peki, bu güzel ve anlamlı adı Ataç kullanmamış olsa da şu son birkaç yılda yazdığım denemeleri bir kitapta toplamayı düşündüğüm sırada benim usuma gelseydi, bu denli güzel, bu denli çekici bulur muydum onu? "Evet", diye kesip atamıyorum doğrusu. "Neden?" derseniz, şu yaşadığımız dönemde de günler hep bir şeyler getiriyor bize, onların gönencini ya da acısını yaşıyoruz, ama 1946'dan bu yana, köprülerin altından çok sular geçti, şimdi günler getirmekten çok götürüyor, yaşanmışı yaşanmamışa, yaşanmamışı yaşanmışa dönüştürüyor. Örneğin, yıllar önce bir yazımda belirttiğim gibi, düzinelerle yazarı tutukevlerine yollayan, Büyük Millet Meclisi'nde yapılan konuşmalara bile yayın yasağı koydurtan, partisinin milletvekillerine "Siz isterseniz, şeriatı da getirebilirsiniz", diyebilen Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Adnan Menderes ölümünden birkaç yıl sonra bir demokrasi havarisi oluverdi. Bir fincan kahve içmeyi, yarım kilo toz şeker, iki litre gazyağı bu1mayı bir serüvene dönüştürmüş olmasına karşın, "asırların durgunluğunu ve yoksulluğunu yırtmak için yapılan iktisadi ka1kınma"nın öncüsü sayıldı.