Yazar | : | |
İsbn | : | 9753639740 |
Yayın Tarihi | : | Ocak, 1999 |
Dil | : | Türkçe+İngilizce |
Sayfa Sayısı | : | 91 |
Ölçü | : | 23 x 29 cm |
Yayınevi | : | Yky |
Bahsi Geçen | : | Fikret Mualla Saygı |
Fikret Mualla'yı biraz da küçümseyerek "illüstratör" olarak görenler yanılmıyorlardı. Görmezden geldikleri, yanıldıkları nokta illüstrasyon kavramının 20. yüzyıl resmi içindeki yeri ve önemiydi.
Fikret Mualla, 1930 başlarında, her anlamda kaynayan Berlin'den döndüğünde, yalnız ekmek parası için değil, orada gördüklerinin de etkisiyle olsa gerek, illüstratörlüğe hep sıcak bakmıştır.
Kitap kapaklarının yanı sıra, yazılar, öyküler, şiirler resimlemiştir. Son zamanlarda "para ettiği" için müzayedelerde sıkça ortaya çıkan bu illüstrasyonlara (hatta karikatürlere) bugün, altmış yılı aşan bir süre sonra baktığımızda, zaman denilen o amansız düşmanın onları pek eskitmemiş olduğunu görüyoruz. Ne çizerse çizsin, neyi resimlerse resimlesin, hiçbir zaman kendine, yeteneğine ihanet etmeyen bir elin ürünü oldukları için olsa gerek.
Yıllar önce, ilk kez Bedri Rahmi arşivinde karşılaştığım "Bakırköy desenlerini" ansıyorum. Muhasebe defterlerinin kırmızı siyah çizgili sayfalarına kurşunkalemle gerçekleştirilmiş portre ve çıplaklardan oluşuyordu bu desenler.
Mazhar Osman'ın Bakırköy Akıl Hastanesi'nde çıplak model olamayacağına göre, bunlar sanatçının belleğinin ürünleri olsa gerekti.
İnsan figürünü, resminin baş konusu olarak gören her ressam (Fikret Mualla onlardandı), ya belleğinden ya da karşısındaki modelden çalışır.
Giacometti gibi, karşısında elli canlı bir model olmadan eline fırçayı ya da spatulayı alamayanlar olduğu gibi, Picasso gibi, karşısındakini, bir göz açıp kapama süresi içinde belleğine yerleştirip onu yıllar boyunca dilediği an, dilediği biçimde resmedenler de.
Fikret Mualla bu ikisinin karışımıdır sanki. Daha çok ikinciye, Picasso'ya yakın.
Onun çalışmalarının toplamına bakıldığında, desenin önemli bir yer tuttuğu görülüyor.