Yazar | : | Mehmet Ali Kılıçbay |
İsbn | : | 9755331395 |
Yayın Tarihi | : | Ocak, 1996 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 224 |
Ölçü | : | 13 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | İmge Kitabevi |
İnsanı diğer canlılardan ayıran tek özelliği, onun doğanın çevreselliğinin ve belirliliğinin dışına çıkarak, üretici hale gelmesi ve belirsizliğin içinde yaşamasıdır. İnsanı insan yapan bu üreticilik ve buradan kaynaklanan belirsizlik, onun doğanın programına paralel, ama bu programın dışında yeni bir plastisiteye, yeni bir şekil vermeye, yani yeni bir dünyasal dile yönelmesine yol açmıştır. İnsanın yapay bir doğa yaratabilmesine, yaratıcı olmasına, doğanın dilinin dışında bir dil konuşabilmesine olanak veren plastik yeteneği, sanat adını almaktadır. Sanat, insanın kendi doğasını kendi yaratma sürecidir.
İnsanın doğa yaratmasının zirvesi şehirdir. Şehir hem sanattır, hem ekonomi ve aynı zamanda toplumsallığın odağı, siyasetin ve uygarlığın ışıma merkezidir, ama bunların yanı sıra köleliğin, bağımlılığın ve sömürünün de. İnsan bir süre sonra, kendini ancak şehrin aynasında yeniden üretebilir hale gelmiştir.
İnsan elbette yalnızca maddi hayatın ekseninde devinmemektedir. Kendini, evreni ve kısa bir süre sonra da, kendi yarattığı veya hazır bulduğu herzeyi sorgulamaktadır. Bu sorgulamaların kaynaklandığı, beslendiği hazne, insan yaratıcılığıdır. Yaratıcı insan, tamamen yapay bir âlem olan oyun alanını bir kaçış, bir soluklanma menzili olarak kullanmakta ve aynı zamanda, deliliğe yatkın ikiz varlığını burada yeniden üretmektedir. İnsan sadece sapiens değildir, sadece akıllı işler yapmaz, aynı zamanda demens'tir de. İşte insanın radikal deliliğe eğilimini düzenleyen, ehlileştiren alan oyun sahası olmaktadır.
Sanatçı, oyuncu ve üretici insan, bütün bunların sonucu olarak, değişmeye ve değiştirmeye mahkûm hale gelmiştir. Bu kader, bu mahkûmiyet ve belki de bu forsalık, onun esas yaşam alanının tarih olmasına yol açmaktadır. Kendi yapmadığı bir tarihin sonuçlarına maruz kalan, bu tarihin doğurduğu ortamı yaşamak zorunda olan insan, bugünü yaşar ve yaparken, yarını yaşayacakların maruz kalacakları ortamı oluşturmaktadır. Forsa, başka forsalar yaratmakta, tıpkı kendi başına geldiği gibi, onları da tarihin küreklerine demirlemektedir.
Ben bu kitapta, insan macerasının bu başat hatlarına ilişkin birkaç işaretini sunuyorum.