Yazar | : | |
Yayın Tarihi | : | 2000 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 80 |
Ölçü | : | 24 x 31,5 cm |
Yayınevi | : | Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
Bahsi Geçen | : | Eşref Üren |
Eşref Üren Türk resminin en duyarlı, en inanmış temsilcilerinden biriydi. Sanat dünyamızın gözü pek bir savaşçısıydı. Gerçekten Eşref Üren'in mütevazı ve göze çarpar inişleri çıkışları olmayan seksen yedi yıllık yaşamının son altmış beş yılı, Edgar Degas'nın ifadesiyle, "ne olduğunu bilmediğimiz bir meslek" uğruna kesintisiz bir savaşımla geçmiş, resim denilen bir sanata adanmıştır.
Eşref Üren'in çok mütevazı, çoğun darlık içinde geçmiş olsa bile inanç yönünden hiç sarsıntıya uğramayan yaşamı 1897 yılında İstanbul' da Teşvikiye semtinde bir köşkte başladı. Babası Sultan Abdülhamit'in adamlarından "Boğaz Muhafızı" ve "Serhafiye" Fehim Paşa'ydı. Fehim Paşa bazı olayların ve baskıların sonunda Sultan Abdülhamit tarafından 1907' de Bursa'ya sürgün edildi. 1908' de İkinci Meşrutiyet'in ilan edildiği günlerde de oğlunun gözleri önünde "Hürriyetçiler" tarafından linç edilerek öldürüldü. Eşref Üren o sırada on yaşındaydı.
İlkokula başlamış bulunan Eşref göbek adıyla İsmail Eşref bu acı olaydan sonra Bursa ve İstanbul arasında çeşitli okullarda göçebe bir öğrenim hayatı sürdürdü. Nihayet Galatasaray Sultanisi'nde öğrenci iken 1915'te Bursa'ya annesi Gevheristan Hanım'ın yanına döndü. Aile darlık içindeydi. Aynı yıl Bursa' da "Ziraat Ameliyat Mektebi"ne devam etmeye başladı. Bu okulda öğrenciyken 1916'da askere alındı. Uzun süren bir eğitim döneminden sonra mütarekeden az bir zaman önce mülazım-ı evvel rütbesiyle Çanakkale'ye gönderildi. 1918'de terhis edilince de Halkalı Ziraat Mektebi'nin sütçülük (Sanayi-i Lebenniye) kursunu tamamladı. Süt ürünleri ustası oldu. Bundan sonra da kendisine bir iş bulmak umuduyla hükümete "ebediyen cevapsız kalan" bir dilekçeyle başvurdu ve beklemeye başladı.
Eşref Üren' in bu yıllarda resim sanatıyla doğrudan bir ilişkisi olmamıştır herhalde. Kendinden dinlediğimiz anılarına bakılırsa daha çok edebiyata meraklıydı. Yerli ve yabancı yazarları okuyordu. Ama İstanbul'da yaşadığı yıllarda resimle dolaylı bir tanışıklığı da yok değildi. Dedesi (Sultan'ın sütkardeşi) Grafic ve Illustration dergilerini izlerdi. İsmail Eşref de bu dergilerdeki röprodüksiyonlara bakmaktan hoşlanıyordu.