Yazar | : | Orhan Koloğlu |
İsbn | : | 9944338303 |
Yayın Tarihi | : | 2007 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 176 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Erko Yayıncılık |
Toplumumuz Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılını hedefleyen bir gelişme süreci içinde, 17 yıl sonra erişeceği uluslararası düzeyi tartışırken, ifade özgürlüğünün sağladığı rahatlıkla en karşıt görüşler gündeme getiriliyor. Bu çekişme sırasında üzerinde en çok tartışılan ve çarpıklaştırılan konunun Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş ve Atatürk'ün Devrimleri olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Buna yoğun bir kimlik arayışı sorunu da uluslararası çerçevede eklenmiş bulunuyor. Böylece tarihle siyasetin çekişmesi içinde yıllardır sürükleniyoruz.
Doğa kanunları çerçevesinde değil, insanlar arası ilişkiler çerçevesinde yer aldıkları için tarih ile siyasetin, insanlığın yazıya kavuştuğu çağdan beri doğal bir karşıtlığı vardır. Bunu etkileyen, değerlendirmeyle ilgili 'süre' anlayışıdır.
Tarihe bilim niteliği kazandırılarak geçmişin nesnel (objektif) değerlendirilmesine yönelindiğinde ilk dikkate alınan husus, oluşumlara 'uzun süre' mantığı içinde bakmaktır; dolayısıyla Toplumsal Bellek'in yankılanışı hesaba katılmış olur. Böylece yaşanılan günün koşullarını daha iyi anlayıp kurulması planlanan geleceğe daha sağlıklı adım atmanın yolları aranır. Burada önemli olan, geçmişe ne çok överek ne de çok yererek bakmamak, sürecin olumlu ve olumsuz etkilerini gerçeklere uygun şekilde ortaya koymaktan kaçınmamaktır.
Siyaset ise özellikle demokrasi uygulamasını benimsemiş toplumlarda 'kısa süre' mantığını benimsemek zorundadır... En çok dört yıl için iktidara gelen bir parti ve lideri her şeyden önce gelecek seçimi düşünerek mesaj verirler. Eğer iktidara yeni gelmişse kendisinden öncekinin icraatlarını eleştirmek zorundadır: Yani geçmişe tarafsız değil, taraflı bakmak ihtiyacını hisseder.
Devrimlerin kendilerinden önceki dönemi yermeleri ise bir sosyal yasadır, geleceğe bakışları da felsefeleriyle uyumludur. Dolayısıyla her devrim bir resmi tarih yazdım. Ancak her devrimin ikinci kuşağı ile birlikte bir restorasyon yani geçmişle uzlaşma süreci ve bunun kadrolarının belirmesi de önlenemez bir sosyal oluşumdur. Bütün sorun, değerlendirmelerinin duygusallıktan çıkma oranıyla ilgilidir...