Yazar | : | Şerif Mardin |
Yayın Tarihi | : | 1983 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 130 |
Ölçü | : | 16 x 23,5 cm |
Yayınevi | : | İletişim Yayınları |
Din ve ideolojiyi yeniden, alıcı gözüyle okuduğum zaman "davranışsal" sözcüğüne 1969'da ne kadar önem verdiğimi biraz da hayretle izliyorum. Bugün, sosyal bilimlerde bir yere varmayan, basitçi ve basitleştirici bir eğilim saydığım "davranışsalcılığın" o zaman fikirlerimde böylesine yer etmiş olmasını bir tek olaya bağlıyorum, o da 1960'larda Türkiye' de "normatif" düşüncenin ezici hâkimiyetiydi. Toplumumuzun kaideciliğinin toplum bilimlerine yansıması olarak değerlendirebileceğimiz bu niteliğe karşı koymak, protestosunu yükseltmek gerekiyordu. "Davranış bilimleri" ise toplum hadiselerini "olmaları gerektiği" gibi değil "olduğu gibi" değerlendiriyordu. "Davranışsal' yaklaşımın kullanılması da bu türden bir değerlendirmeyi mümkün kılıyordu.
Yoksa yapıtta "davranışsal" yaklaşımın Max Weber'le birlikte kullanılmış olması en azından bir rahatsızlık yaratacak niteliktedir.
Toplum bilimlerinde, siyaset bilimi gibi "makro" düzeyde genellemelerle yola çıkmak mecburiyetinde olan bir çalışma türünü aşan tahliller artık ülkemizde de gelişmeğe başlamıştır. Bilhassa, "düşünce"nin ne kadar ayrıntılı inceleme teknikleri gerektirdiği biraz da Fransız yapısalcılarının etkisiyle anlaşılmaya başlamıştır.
Çalışmamın kuramsal sunuşunu bugün yapsaydım çok değişik yöntemlerin altını çizerdim.
Levi-Strauss'ın fikirleri, bugün bu düşünürü anlayabildiğim oranda, Din ve ideolojide gereken açıklıkla anlatılmamıştır. Gene, bu noktada da, bence, sembolik sistemlerin "kitaplı" dinlerde nasıl çalıştıklarını anlamanın en iyi yolu Levi-Strauss'a başvurmak değildi. M. Arkun'un yaklaşımını, bugün, çok daha anlamlı bulurdum. Arkun, "Lecture de la Sonrate 18," Annales 35 (1980, 418-433). Genellikle, oluşmakta olduğunu "büyük"lere kanıtlamağa çalıştığım ideoloji alanının gerçekten varolduğunu kanıtlamak üzere kullandığım araştırma örneklerinin birbiriyle ilişkisi gerektiği gibi anlatılmamıştır. Bunların her birinin o zamanlar biraz da "cephane" fonksiyonu vardı.