Demokrasi modern siyasi kültürün en önemli ve en çok konuşulan terimlerinden biridir. Siyaset bilimcileri ve aktif olarak siyasetin yapımına ve işleyişine katılan siyasiler arasında demokrasi tanımı üzerinde herhangi bir ittifak olmasa bile, hiç değilse iktidarın ebedi olarak herhangi bir sosyal grup veya sınıfın tekelinde olmadan seçim yoluyla devredilmesi hususunun demokrasi için asgari bir şart olduğu konusunda ihtilaf yok.
Bunun yanında demokrasinin başka olmazsa olmaz şartları var ki, bunlar da hiçbir şeklide gözardı edilemez. Çünkü genel ifadesiyle "halk yönetimi" veya "halkın kendi kendini yönetmesi" demek olan demokraside halkın fiili katılımı, karar mekanizmaları üzerinde etkili olması, taleplerini özgürce dile getirmesi, örgütlenebilmesi ve siyasi iktidara ortak olmak üzere muhalefet etme ve yarışa katılma hakkına sahip olması ile bütün bunların hukukun teminatı altına alınmış olması da çok önemlidir.
Türkiye'nin yakın siyasi tarihi, şu an içinden geçmekte olduğumuz süreç açısından bakıldığında demokrasi konusunun çok daha karmaşık, tartışılmaya ve açıklığa kavuşturulmaya muhtaç olduğu görülür. Cumhuriyet ile demokrasi; halkın iradesi, yönetimin seçilmişler ile atanmışlar arasında izlemesi gereken istikamet vb. sorunlar hala yeterince belirginleşmiş sayılmaz.
1946'da başlayan çok partili parlamenter rejim, neredeyse düzenli aralıklarla kesintilere uğramakta, maalesef her seferinde siyaset dışı güçler kendilerince birtakım gerekçeler öne sürerek demokratik sürece son verebilmektedirler. İç ve dış konjonktür ve şartlar açısından açık müdahale imkânlarının olmadığı zamanlarda ise, dolaylı müdahale yoluna başvurulmak istenmektedir. Bütün bu teşebbüslerin gerisinde demokrasinin bir kültür olarak içselleştirilmemiş olmasının, halka yeterince güven duyulmasının payı var. Hâlbuki demokrasi halka güven duymanın ötesinde, yönetimin bizzat halkın eline verilmesi ve her kademedeki yöneticinin daima halka hesap verme durumunda olduğunu bilmesidir...
Recep Tayyip ERDOĞAN - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı