Yazar | : | Fatih M. Şeker |
İsbn | : | 9789759950583 |
Yayın Tarihi | : | Mart, 2007 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 256 |
Ölçü | : | 16,5 x 23,5 cm |
Yayınevi | : | Dergah yayınları |
Bahsi Geçen | : | Şerif Mardin |
İslam düşüncesi tarihinde milli vicdana makes olmuş yüksek ve kıymetli mahsullerden addolunması gereken en ehemmiyetli unsurlardan birisi hiç şüphesiz tasavvuftur. Türklerin İslam tasavvurunu en samimi ve sağlam surette anlatan tasavvufa bu topraklarda yaşayanların ruh en ne kadar aşina çıktığı izahtan varestedir. Türk insanının manevi simasını, ruhunu teşrih etmek ancak tasavvufla mümkündür.
Tasavvuf kanalıyla İslam'ı seven, sufı1erin eliyle İslam'a intisap eden Türkler için İslam tasavvufla, tarikatlarla her zaman yakın anlamlı görülmüş, tasavvufi düşünme ve yaşama biçimi zaruri realitelerden biri olmuştur. Zihniyet dünyasına ve sosyal hayatına tasavvufun istikamet verdiği Osmanlı Devleti içinde Nakşibendilik, en gözde tarikatlardan biri olmuş ve bu dünyanın gönül iklimini ışıklarıyla doldurmuştur. Osmanlılarda ve tekkeleri kapatan, tarikatları yasaklayan kanuna rağmen Cumhuriyet döneminde İslami anlayışın en temel kaynağı olan tasavvuf, toplumun inşa edici hususiyetini teşkil ederken, Nakşibendilik de bu tasavvurun en yaygın aynalarından birini oluşturmuştur.
Nakşilik, tek ve zaruri politikası Müslümanlık olan Osmanlılar gibi, elbette dinin her sahada kendisini gösterdiği bir toplumda din-devlet birlikteliğini, dolayısıyla devletin bekasım muhafaza edecek unsurları ziyadesiyle bünyesinde barındıran bir tarikat hüviyetini haizdir. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte din devlet birlikteliğinin yerini din-devlet ayrılığına terk etmesiyle söz konusu tarikatın Osmanlı topraklarındaki seyri için yeni bir sahife açılmıştır. Başlangıçta Türk-İslam anlayışına hâkim olan ruhun tasavvuf olduğunun idrakinde olan Cumhuriyetin kurucuları, tarikatların tekabül ettiği yeri çok iyi bildikleri için, İstiklal mücadelelerinde ve sistemin kuruluşunda, oynadığı ehemmiyetli rolden dolayı bu ocaklara iki taraflı bir tavır takınmışlar; bu çift yönlü tavır kısa zamanda yerini, inkılapların paralelinde tarikatların ortadan kaldırılmasına bırakmış, böylece tarikatlar devletin tabii bir uzvu olmaktan çıkmış, bir problem haline gelmiştir. Bu hadise, Osmanlı-Cumhuriyet ilişkisinin devamlılığında kırılmanın gerçekleştiği büyük dönemeçlerden birisidir.