Charles Robin
Robin
“...Dokuz yaşımdayken üstümde ilk derin etkiyi yapan M. Robin oldu.
Orta boylu, ama derli toplu yapısı, uyumlu giysileri, füme gözlükleri ve çevik rahatlığıyla, içinde yetiştiğim ortamın büyüklerine hiç benzemiyordu.
Kendine güvenli, ama kibirsiz; geniş kültürlü, ama dedimciliği olmayan; kibar, ama içtenliğini yitirmemiş; taklitçi, ama komikliğe sığınmayan; ciddi, ama neşeli ve yazı yazmasını, tiyatro oynamasını, spor yapmasını seven biriydi.
Kendisinin Katoliklik propagandasıyla görevlendirilmiş gizli bir papaz olduğunu söyleyenler vardı.
Buna inanmak kolay değildi. Çünkü evliydi ve Mme. Robin olağanüstü güzel bir kadındı. Liseyi bitirdikten sonra bir gün beni Ayazpaşa’dan Marmara’yla Boğaz’a bakan evine davet etmişti.
Kitapları, koltukları, içki şişeleri ve müziğiyle, evi o kadar uyumlu ve rahattı ki, içimden,
— Ev diye işte buna derler, diye düşünmüştüm.
M. Robin’le bugün karşılaşsak, birbirimizin hakkında kim bilir ne düşünürüz?
O durgun bir gölün, her şeyi düzenli, küçük, ama şık bir kotrası gibi yaşamış olmalı...
Benim ise kıyısız ve limansız denizlerde, kırık dökük teknemle olmadık kasırgaları aşmaya çalışarak ufuklar boyu dolaştığım çok oldu.
Ama M. Robin, yaşam rotamda unutmadığım ilk deniz çakarı olarak hep kaldı.
Bir konuyu açık seçik, tanımlamalı ve gerekçeli olarak anlatmaya uğraşmayı da ondan öğrendim, büyük yalnızlıkların boşluğunda Fransız edebiyatının, omuz silkilemeyecek denli güçlü bir dost olduğunu da...
Bugün sağ mıdır, ölmüş müdür bilemiyorum. Bildiğim; Paris’e her gidişimde, onun anısına da bir kadeh şampanya içtiğimdir.
O kadehte karısına kadar uzanan küçük bir özür dileme de vardır.
Bir sabah Robin, eşini de sınıfa getirip bizlere tanıtmıştı.
Gerçekten olağanüstü güzel bir Fransız kadınıydı.
Sonra nasıl çıktıysa çıktı, bir söylenti çıktı sınıfta. Atatürk, Madam Robin’le bir baloda dans etmişti.
Ama söylenti burada bitmedi. Daha ötelere gitti. Atatürk, M. Robin’in karısını şey etmişti.
Hocalara duyulan gizli bir çocuk hıncının öç alması mıydı; yoksa M. Robin’in Fransızlığına karşı bir Türk üstünlüğünün çocuk düzeyindeki ilkel bir değerlendirme arayışı mıydı, onu kestiremiyorum…”
“Kavak Yelleri ve Kasırgalar” - Çetin Altan
Bibliyografya
Cours de Français (1936 - A.N. Bozcalı ile),
“...Dokuz yaşımdayken üstümde ilk derin etkiyi yapan M. Robin oldu.
Orta boylu, ama derli toplu yapısı, uyumlu giysileri, füme gözlükleri ve çevik rahatlığıyla, içinde yetiştiğim ortamın büyüklerine hiç benzemiyordu.
Kendine güvenli, ama kibirsiz; geniş kültürlü, ama dedimciliği olmayan; kibar, ama içtenliğini yitirmemiş; taklitçi, ama komikliğe sığınmayan; ciddi, ama neşeli ve yazı yazmasını, tiyatro oynamasını, spor yapmasını seven biriydi.
Kendisinin Katoliklik propagandasıyla görevlendirilmiş gizli bir papaz olduğunu söyleyenler vardı.
Buna inanmak kolay değildi. Çünkü evliydi ve Mme. Robin olağanüstü güzel bir kadındı. Liseyi bitirdikten sonra bir gün beni Ayazpaşa’dan Marmara’yla Boğaz’a bakan evine davet etmişti.
Kitapları, koltukları, içki şişeleri ve müziğiyle, evi o kadar uyumlu ve rahattı ki, içimden,
— Ev diye işte buna derler, diye düşünmüştüm.
M. Robin’le bugün karşılaşsak, birbirimizin hakkında kim bilir ne düşünürüz?
O durgun bir gölün, her şeyi düzenli, küçük, ama şık bir kotrası gibi yaşamış olmalı...
Benim ise kıyısız ve limansız denizlerde, kırık dökük teknemle olmadık kasırgaları aşmaya çalışarak ufuklar boyu dolaştığım çok oldu.
Ama M. Robin, yaşam rotamda unutmadığım ilk deniz çakarı olarak hep kaldı.
Bir konuyu açık seçik, tanımlamalı ve gerekçeli olarak anlatmaya uğraşmayı da ondan öğrendim, büyük yalnızlıkların boşluğunda Fransız edebiyatının, omuz silkilemeyecek denli güçlü bir dost olduğunu da...
Bugün sağ mıdır, ölmüş müdür bilemiyorum. Bildiğim; Paris’e her gidişimde, onun anısına da bir kadeh şampanya içtiğimdir.
O kadehte karısına kadar uzanan küçük bir özür dileme de vardır.
Bir sabah Robin, eşini de sınıfa getirip bizlere tanıtmıştı.
Gerçekten olağanüstü güzel bir Fransız kadınıydı.
Sonra nasıl çıktıysa çıktı, bir söylenti çıktı sınıfta. Atatürk, Madam Robin’le bir baloda dans etmişti.
Ama söylenti burada bitmedi. Daha ötelere gitti. Atatürk, M. Robin’in karısını şey etmişti.
Hocalara duyulan gizli bir çocuk hıncının öç alması mıydı; yoksa M. Robin’in Fransızlığına karşı bir Türk üstünlüğünün çocuk düzeyindeki ilkel bir değerlendirme arayışı mıydı, onu kestiremiyorum…”
“Kavak Yelleri ve Kasırgalar” - Çetin Altan
Bibliyografya
Cours de Français (1936 - A.N. Bozcalı ile),