Yazar | : | Hilmi Yücebaş |
Yayın Tarihi | : | 1958 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 192 |
Ölçü | : | 13,5 x 20 cm |
Yayınevi | : | İnkılâp Kitabevi |
Bahsi Geçen | : | Ahmet Haşim |
1884 yılında Bağdat'ta doğan Ahmet Haşim, 4 Haziran 1933 Pazar günü Kadıköy-Bahariye'de Şark apartmanında hayata gözlerini yumarak Eyüp'te toprağa verilmiş ve üstat Peyami Sara, mezarı başında irticalen şu sözleri söylemişti:
"Ahmet Haşim, biz seni burada bırakıp gidemeyiz. Ya sen, senin kalbin bizimle beraber gelsin ya bizim kalplerimiz burada kalsın. Haşim bu güne kadar bir türlü gelemeyen bahar, bu gün seni burada teşyie geliyor. Bak senin leyleklerin "pür hayal leylekler" mezarın üstünde dolaşıyorlar... "
Babası mülkiye kaymakamı Arif Hikmet Bey, Bağdat'ın tanınmış ailesi Alüsizade'ye, annesi Ktihyazade ailesine mensuptur,
8 yaşında bir çocukken annesini kaybeden Ahmet Haşim, şiirlerinde çocukluk günlerini hatırlayarak, hasta annesinin onu Dicle kenarında gezdirmeğe çıkardığını, beraber kamerin doğmasını beklediklerini anlatır:
"Bir hasta kadın, Dicle'nin üstünde her akşam Bir hasta ÇOCUK gezdirerek
Annemle karanlık geceler bazı çıkardık Boşluk denizler gibi yokluk ve karanlık Sessiz uzaklarda ebediyetlere kollar... "
Çocukluğunu Bağdat'ın Arap muhiti içinde geçiren Ahmet Haşim'i, babası 11 yaşında İstanbul'a getirdi. O sıralarda Türkçe bilmediğinden, onu Türkçe öğrenmesi için "Numune-i Terakki" mektebine verdiler.
1896'da Galatasaray Lisesine kaydedilen Ahmet Haşim, orada Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi iyi bir edebiyat hocası ve Hamdullah Suphi, Abdülhak Şinasi, İzzet Melih ve Emin Bülend gibi edebiyata meftun ve sonradan edebiyat âlemimizde şöhret yapacak bir arkadaş muhiti buldu. Bu muhitte Ahmet Haşim'in edebi zevki inkişaf etti ve aynı zamanda iyi öğrendiği Fransızcasıyla, büyük Batı şairlerini yakından tanımağa; başladı.
Kendisi, edebiyata nasıl merak sardığını şöyle anlatıyor: "Küçükken edebiyat denilen şeyi sevmezdim. Akrabamdan bir süvari zabiti vardı…'