Her şeyin yapaylaştığı bir zamanı yaşarken aslında gerçeği baştan yaratma girişimlerine tanık oluyoruz. Gerçek ötesi sunumlar bilinçleri adeta sil baştan yeniden koşulluyor. Anadolu toprağının ürettiği söylenceler, birer fısıltı gibi kulaklarımızda çınlamaktayken ne yapabilir ki?
Ahter Kutadgu ve Bülent Demirdurak’ın birlikte kaleme aldıkları anlatımla karşılaştığımda önce yadırgadığım bir anakronik geziye sürüklendiğim duygusuna kapılmadım değil. Ardından “Mare Nosturum” yani “Bizim Deniz” çığlığıyla düşman kavimlerin, inançları gereği birbirlerine diş bileyenlerin paylaştıkları o Akdeniz’i düşündüm. İşte o anda Fenike maviliğindeki o güzellikler denizine özlemle bir uzanış olan Anadolu topraklarının kucakladığı uygarlıklar masalının başka bir biçimde anlatılmasının çok bilgiç ve didaktik bir tutum olacağını anladım.
Ahter Kutadgu ilk kitaplarından sonra yazma ve hukuk çalışmalarını sürdürmektedir. Bülent Demirdurak ise bir araştırmacı yazar ve keşif sevdalısıdır. Onun dur durak bilmeyen yolculuklarına soluk yetmez. Yerkürenin her zaman onu bekleyen köşeleri vardır. Bülent Demirdurak’ın gezi notlarını, rehber kitaplarını okurken sanki Marco Polonun, Evliya Çelebinin, İbn Batuta el Tanci’nin ayak izleri üzerinde ilerleriz.
Anadolumuzu sevdayla kucaklayan satırlarda yer almadıkları için gücenebilecek kahramanlarımızın hatırlarını kırmamak için yazmaya devam etmelerini diliyorum.
Ne olur Anadolu’nun kıymetini bilelim.
Ziya Gürel

---