Bizans, Selçuklu & Haçlılar Dönemi
                        
                        Tüm Tarih Dostu Kocaeli’lilere ve Kocaeli Dostu Tarihçilere,
Roma dönemini ele alan bir önceki çalışmada BizanslIların kendilerine bu adı hiç vermemiş olmalarına karşın, özellikle 19. yy’dan itibaren batılı tarihçilerin zaman içinde oluşan kültürel farklılar nedeniyle, imparatorluğun ikiye ayrılması, Grekçe’nin resmi dil kabul edilmesi, vb. gibi kendilerince (ancak genel bir uzlaşının olmadığı) değişik başlangıç noktaları belirleyerek Doğu Roma İmparatorluğu’na Bizans adı verdiklerini ayrıntıları ile aktarmıştım. Böylesi bir gerekçe kabul edilebilir gibi görünse de batılı tarihçilerin bilinçaltlarında egosantrik bir çaba içinde oldukları da tartışılmaya açıktır.
Öne sürülen kültürel farklılar, açık ki ağırlıkla Katolik ve Ortodoks kiliselerinin çekişmelerinden ortaya çıkıyordu. Batı’da Papa, Aziz Paul’ün temsilcisi olduğunu söyleyerek tüm Avrupa Devletleri üzerinde bir güç sahibi olmayı temel politika olarak sürdürürken, Doğu’da ise her ne kadar her piskoposluk bağımsız olsa da Ortodoks kilisesinin başı imparatordu ve dinin devlet politikalarının önüne geçmesine olanak verilmiyordu. Kanımca bu iki gücün gerek dinsel gerekse politik çekişmesi tarih alanında da devam etmekte ve batılı tarihçilerin genelde Bizans’ı “öteki” olarak görerek Roma tarihinden ayrıştırmalarına neden olmaktadır.
Bizim tarihçilerimizin de Bizans’ı ayrıntılı incelememiş olmaları kimi zaman dinsel farklılıklara bağlanır. Görece haklı bir sav olsa da “OsmanlI Arkeolojisinin hala gelişememiş olması hatta Osmanlı mezar taşlarının, çeşmelerinin göz göre göre tahribatının umursanmaması bir “farkındalık” ya da daha doğru söylemiyle “farkında olmamazlık” sorunu olduğunu da göstermektedir. Ülkemizin tüm kültürel mirasının sahibinin bizler olduğu açık olduğu kadar insanlarımızın tarih bilincine kavuşturmak ve kültürel mirası korumak hem merkezi hem de yerel yönetimlerin birinci derecede görevleridir...
                        
                    
                Roma dönemini ele alan bir önceki çalışmada BizanslIların kendilerine bu adı hiç vermemiş olmalarına karşın, özellikle 19. yy’dan itibaren batılı tarihçilerin zaman içinde oluşan kültürel farklılar nedeniyle, imparatorluğun ikiye ayrılması, Grekçe’nin resmi dil kabul edilmesi, vb. gibi kendilerince (ancak genel bir uzlaşının olmadığı) değişik başlangıç noktaları belirleyerek Doğu Roma İmparatorluğu’na Bizans adı verdiklerini ayrıntıları ile aktarmıştım. Böylesi bir gerekçe kabul edilebilir gibi görünse de batılı tarihçilerin bilinçaltlarında egosantrik bir çaba içinde oldukları da tartışılmaya açıktır.
Öne sürülen kültürel farklılar, açık ki ağırlıkla Katolik ve Ortodoks kiliselerinin çekişmelerinden ortaya çıkıyordu. Batı’da Papa, Aziz Paul’ün temsilcisi olduğunu söyleyerek tüm Avrupa Devletleri üzerinde bir güç sahibi olmayı temel politika olarak sürdürürken, Doğu’da ise her ne kadar her piskoposluk bağımsız olsa da Ortodoks kilisesinin başı imparatordu ve dinin devlet politikalarının önüne geçmesine olanak verilmiyordu. Kanımca bu iki gücün gerek dinsel gerekse politik çekişmesi tarih alanında da devam etmekte ve batılı tarihçilerin genelde Bizans’ı “öteki” olarak görerek Roma tarihinden ayrıştırmalarına neden olmaktadır.
Bizim tarihçilerimizin de Bizans’ı ayrıntılı incelememiş olmaları kimi zaman dinsel farklılıklara bağlanır. Görece haklı bir sav olsa da “OsmanlI Arkeolojisinin hala gelişememiş olması hatta Osmanlı mezar taşlarının, çeşmelerinin göz göre göre tahribatının umursanmaması bir “farkındalık” ya da daha doğru söylemiyle “farkında olmamazlık” sorunu olduğunu da göstermektedir. Ülkemizin tüm kültürel mirasının sahibinin bizler olduğu açık olduğu kadar insanlarımızın tarih bilincine kavuşturmak ve kültürel mirası korumak hem merkezi hem de yerel yönetimlerin birinci derecede görevleridir...
 
                                 
                                