Yazar | : | Orhan Karaveli |
İsbn | : | 9759682605 |
Yayın Tarihi | : | Ekim, 2006 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 222 |
Ölçü | : | 13,5 x 21 cm |
Yayınevi | : | Pergamon |
Sözün "uçup gideceği" ama yazının "kalacağı" bilinir bilinmesine de, toplumumuzda "yazma" alışkanlığı "konuşma" alışkanlığı kadar gelişmemiştir nedense. Hele kendi yaşantı ve anılarını kaleme alanımıza hemen hiç rastlanmaz. Bunun, eski askerlerle politikacılar gibi ünlü kişilerin tekelinde olduğunu düşünürüz.
Oysa toplum yapımızın tuğlaları olan sıradan birey veya ailelerin geçmişinde de bir devre ışık tutacak nitelikte kimbilir nice zengin olay ve renkli kişilikler vardır.
Doğrusu, geçmişimiz ve ecdadımızla pek öyle ahım şahım ilgili olduğumuz söylenemez.
Eskiyi pek umursamaz, bugünü kurtarmaya bakarız çoğunlukla. Çevrenize bir göz atın. Soylarının birkaç kuşak öncesinde kimlerin yaşadığını, bunların başlarından nelerin geçtiğini, nasıl bir yaşantı sürdürdüklerini bilen, en azandan irdeleyen kaç kişiye rastlarsınız? Ben, daha iki kuşak ötedeki dedelerinin, ninelerinin adını bile bilmeyenleri çok gördüm. "Babamın babası mı? Sanırım Ahmet adında biriymiş!.."
50 yıl kadar önce konuğu olduğum bir İsveçli aile bana büyük bir gururla ve mensup oldukları kilise kayıtlarına dayanarak hazırladıkları tam 480 yıllık "soyağaçlarını" göstermişti. Şimdilerde bu soyağacı 520 yıl gerilere gidiyor. Benim de bir süre kaldığım ahşap yazlık evlerinin bile "sicili" vardı ve o tarihte 360 yıllıktı. Yapıldığı yıldan beri nerelerinin onarıldığı, kaç kez ve hangi renklere boyandığı bile kayıtlı idi talihli binanın "defterinde".
Ailemin geçmişini araştırmak fikri bende işte bu İsveç ailesini tanıyınca doğdu. İlk olarak başvurduğum Ankara'daki Nüfus Memurluğu'nda hiçbir şey bulamayacağımı hemen anladım. Cumhuriyet öncesine ait bilgiler -söylendiğine göre- arşive, oradan da yeniden kâğıda dönüşmek üzere -korkarım- kâğıt fabrikasına gitmişti.
Yaşlı bir görevli:
- Bulsan da okuyamazsın! Okutacak adam da bulamazsın. Hepsi Arap harfleriyledir. Başka işin yok mu senin? diye adeta başından savdı beni. Daha genç görevliler ise "deli mi ne?" diye fiskos ettiler arkamdan. Anladığım kadarıyla ilk kez benim gibi biri geliyordu...