Yazar | : | Selim İleri |
Yayın Tarihi | : | 1980 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 335 |
Ölçü | : | 13,5 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | Altın Kitaplar Yayınevi |
İnsanlar arasında iletişim sorunları, zaten bunca karmaşık ve çözümsüzken, bir de aydınca tutumlar takınarak, gündelik hayati içinden çıkılmaz bir hale getirmek gerçekten saçmaydı. Çamurdan oyuklardaki su birikintileri önünde durup, 'Yarın Atilla'ya yazmalıyım,' diye düşündü -Göksel'in anlattıklarıyla bu mektup, birbiriyle ilintisiz konulardı. Ama Emre, Atilla'ya kırgın kalamayacağını hissediyordu.
Göksel doğal ya da yapma, insan elinden çıkma çevrenin bizi nasıl etkilediğini söylüyordu. Çevre düzenlemesinin, tiyatro sahnesiyle benzerliğini pek çok kişi bilmezdi kuşkusuz; ama bir mimar, kendisi (henüz Akademi'yi bitirmemişti), bilmek zorundaydı. Bu, mimarlığın güzel sanatlarla, sanat sezinci ve duygusuyla ortaklaşa yol aldığı dönemeçti. Mimari, yalnızca belirli birtakım gereksinimleri karşılayan bir eylem, bir edim sayılamazdı; sayılma-. malıydı.
Demin de, kıyı boyunca yürürlerken, Pendik'e tersane yapılmasının çevre düzenlemesine ne denli aykırı düştüğünü; bütün buraların kuru havuzlarla, liman ağzı dalgakıranlarıyla doğal güzelliklerinden nasıl uzak düşürüleceğini söylemişti.
Liman ağzı dalgakıranı için denizin doldurulmasına başlanmıştı. Oradaki parkın yerinde yeller esiyordu.
Kuruluğundan, sarartısından hala kurtulamamış, yine de papatyaların, tek tük gelinciklerin göverdiği kırlara bakarak; ta ötelerdeki deniz kıyısını gösteriyor (tersane inşaatı uzakta kalmıştı), bozkır insanı ile deniz uygarlığının binyıllardır nasıl çatıştığını anlatıyordu: Orta Anadolu'dan Ege ve Akdeniz'e bir harita çizer gibiydi Göksel...