Yazar | : | Münir Süleyman Çapanoğlu |
Yayın Tarihi | : | 1962 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 248 |
Ölçü | : | 18 x 24,5 cm |
Yayınevi | : | Hür Türkiye Dergisi |
Gazeteciler ve gazetecilik hakkında çok sözler söylenmiştir. Memleketin umumi hayatı üzerindeki rolü hakkında bir takım fikirler ortaya atılmıştır. Nihayet formüle edilmiştir: Dördüncü kuvvet!
Bu söz, fikrime göre mutlak değildir. Her memleketin bünyesine göre değişir. Başka memleketlerdeki gazetecilik üzerinde duracak değilim. Memleketimizi ele alacağım.
Bizde gazetecilik ne zaman dördüncü kuvvet hüviyetini kazanmıştır? Bu kuvvetini ne zaman kullanmağa başlamıştır? Dördüncü kuvvet sözü her fırsatta kullanıldığı halde bu hak ona tam manasıy1a verilmiş midir? Bu hakka ne zaman sahip olmuştur? Yoksa hiç bir zaman olamamış mıdır?
Cemiyet içinde hürriyet denilen yüksek kıymeti yaşatacak en mükemmel vasıta, gerçek bir istiklal içinde, yalnız milli menfaat endişesiyle vazife gören bağımsız basındır.
Bu çeşit gazete kendisine emanet edilen hürriyetin ağır mesuliyetini duyduğunu ve buna layık olduğunu ispat edebilmelidir. Hürriyeti, her tarafta kusur aramak, her şeyi kötü yapılmış zannetmek, bedbinlik yaymak şeklinde an1ayacak olursa, emanete layık olmadığını gösterir. Tenkit hakkına sahip kalabilmek için bunu müspet bir surette ve cemiyet için fayda sağlayan yolda kullanmak lazımdır.
Evet, gazetecilikte hürriyet baldan da tatlıdır. Amma hürriyette gaflet -garez de diyebiliriz- acıdır. Gazeteci, hasın hürriyeti derken, bundan mana çıkarmağa çalışırken gaflete düşmemelidir, garezkar olmamalıdır.
Gazetenin ve gazetecinin vasfı şu olmalıdır: Görmek, bilmek, işini bilmek. Türk basını kuruluşundan beri bu noktalara dikkat etmiş midir?
Bütün yukardaki suallere ve bu soruya müspet bir cevap veremeyiz. Çünkü bütün bu sorulan cevaplandıracak tarihtir; gazetecilik tarihidir. Kuruluş tarihi 100 yılı geçtiği halde, hala basın tarihimiz yazılmamıştır...